Yüz kısım kauçuğun otuz iki kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik madde…

Ebonit,
Fransızca: ebonite.
İngilizce: ebonite, vulcanite.
Yüz kısım kauçuğun otuz iki kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik madde.
100 kısım kauçuğun 32 kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik madde.
Isıtılmak suretiyle kükürtle işlenerek sıcağa soğuğa dayanıklı hale getirilmiş ve sertleştirilmiş kauçuk.
Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle arttırılmış kauçuk.

Sıcak iklimlerde yetişen, tohumları iç sürdürücü olarak kullanılan bir bitki…

Halile,
(Terminalia)
(Terminalia chebula),
Bilimsel adı: Salvia Hispanica,
Kara halil otu,
Sıcak iklimlerde yetişen, tohumları iç sürdürücü olarak kullanılan bir bitki.
Doğu Hindistan’ da yetişen bir bitkindir.

Olgunlaşmadan önce toplanan ve kurutulan 1 – 3 cm uzunluğunda, iğ biçiminde sert, kokusuz taneleridir.
Sarı Halile ve Karahalile olmak üzere iki çeşidi vardır.

Sarı Halilenin Bilinen Yararları:
Kabızlığı giderir. Vücuda kuvvet verir. Zayıflığa ve kansızlığa karşı faydalıdır. Sinirleri güçlendirir. Nefes darlığı ve astıma iyi gelir. Balgamı söker. Cinsel gücü arttırır.

Çok, aşırı derecede…

Katı,
Sulp(sulb), solid,
Eski Türkçede: Katığ.
Sert, yumuşak karşıtı.
Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim olan.
Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan, hoşgörüsü olmayan; sıkı.
Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan; sulp.
Çok, aşırı derecede.
Çok, çok ziyade, pek, şiddetli, iyice, sıkı, sıkı sıkı, gayret.

Katı sözcüğünün başka anlamları:
Taşlık.
Ağır, acı.
Haşin, şiddetli, sert, kırıcı.
Sert dönemeçli, girintili yol.
Sert.
Acımasız, merhametsiz.

Taşlık:
Çeşitli hayvanların sindirim kanalları üzerinde bulunan kaslı bir öğütücü mide.
Çeşitli omurgalı veya omurgasız hayvanların sindirim kanalı üzerinde bulunan ve besinin öğütüldüğü kaslı bölge.

Yoğunluğu çok, katı…

Tıkız,
(Tığız)
Kesif,
Sıkı,
Fransızca: compact
İngilizce: compact.
Yoğunluğu çok, katı.
Yoğun, kesif, ağır.
Koyu, katı, sert.
Katı, sert.
Tıka basa.
Tıkış, kalın ve kısa boyunlu.
Sık dokulu, sıkı,
Dolgun,
Kalın, yoğun,
Sağlam, berk,

Tıkız sözcüğünün diğer anlamları;
Tıknaz,
Dar.
Çelme.yağlı,
Bodur,
Kısa boylu, şişman.
Dolgun, kalın, yağlı, tıknaz.
Şişmanca, toplu, kısa ve kalın yapılı.
Çok dolu, sıkı, sıkışık.
Ekime elverişli olmayan, sert, katı (toprak için).
Pekmez karıştırmaya yarayan uzun saplı tahta araç.

Bir sıvı veya gazı dıştan saran, sert katman…

Kabuk,
Kavkaa,
Kavkı,
Kışır,
Seliha,
Kırf,
Eski dilde, kişr,
Arapça kişr, kışır,
İngilizce: shell,
Fransızca: coquille,
Almanca: Schale
Japonca: kaku.
Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır.
Bir şeyin üstünü kaplayan, kendiliğinden meydana gelmiş az veya çok sert tabaka.
Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü.
Bir sıvı veya gazı dıştan saran, sert katman.
Bir şeyin dışındaki sert örtü, kışır.
Deri üzerinde bir yaranın veya sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm.
Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi veya boynuzsu örtü, kavkı
Bir metalin yenimi sırasında yüzeyinde oluşan kalın, görünebilen katman.
Çeliğin yüzeyinde, ısıl işlem sırasındaki yükseltgenme sonucu oluşan ince oksit katı ya da katları.
Toprak yüzünde, kimi madensel ve örgensel özdeklerin yığılıp sertleşmesiyle oluşan ince katman.
Bitkisel ve hayvansal ürünlerin dış yüzeylerini örten sert, selülozlu veya kalkerli kısımları.
Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü.
Bazı hayvanların katı mahfazaları.

Kabuk kelimesinin yöreleimizde halk dilinde başka anlamları:
Kaysı kurusu.
Yonga, odun parçası.
Yara yüzeyinde oluşan kabuk.
Yara kabuğuyla kaplanma.
Evcil hayvanlarda uyuz hastalığı.
Yuva.
Kuş yuvası.

1 2 3 4