İşiten, duyan…

Semi,
Arapça: sem,
Latince: semi,
Latince yarım anlamına gelen ön ek.
Arapça, işitmek anlamındaki sem kelimesinden türetilmiştir.
İşiten, duyan.
Yarım, yarı.
Her şeyi işiten manasında Allah’ın bir ismi.
İşitme,
İşiten, duyan.
İşittik ve kabul ettik.
Duyma, işitme.
Söz dinleme.
Kulak.
İşitmeyle ilgili.
Çok iyi işiten.
Her sözü duyan, her sesi işiten.

Semis:
Romalılar’ da as’ ın as katı.
Eski Roma’da kullanılan bronz bir para birimi.

Sümerler devrinde bir vurmalı çalgı…

Balag,
Sümerler devrinde bir vurmalı çalgı.
Kuşun dizinden aşağı tarafı.
Mezopatamya; MÖ 4000 yıllarından başlayarak değişik uygarlıkların beşiği olmuştur. Bu bölgede Sümer, Akad, Babil, Asur, Hitit, Kalde, Elam ve Pers uygarlıkları yerleşmişlerdir. Büyük İskender, MÖ 331 yılında Babil egemenliğine son vererek bölgeyi ele geçirmiştir. Mezopotamya’ nın güneyinde Arap boylarının, batıda Hitit, Frigya, Fenike, Mısır ve Yunanlıların, kuzeyde İran ve Indu-Germen boyların, doğuda Hindistan’ın etkilerini yaşamıştır. Mezopotamya müziği MÖ 4000 yıllarından sonra Sümer tapınaklarında dinsel dualar, şiirsel bir biçim sergiliyordu. Yakarıların geliştirdiği şiirsel sözler, dinsel şarkılara dönüşmüş. Dualardaki ilkel ezgilere, Sümerler Sir diyorlardı. Solo ses ve koroya eşlik eden kamış kavallara Sem dendiği için, dinsel şarkılara da Ersamma adını vermişlerdi.

Bilinen Sümer çalgıları şunlardır:
Tig(Tiggi): Yan ve düz çalınan flüt.
Balag: küçük davul
Lilis: Timpaninin ilkeli olan ikili davul,
Adapa: Tef .

Balağ:
Manda yavrusu, malak
Donun, pantalonun paçası
Şalvar, don, pantolonun paça bölümü.

Bir edebiyat eserinin, bir tasarının planı …

Şema,
Tasvir-i şekli,
Fransızca: schema,
İngilizce: schema, diagram.
Latince: schema.
Bir aletin, bir aracın veya bir biçimin ana çizgilerini gösteren çizim.
Bir edebiyat eserinin, bir tasarının planı.
Kavramlar ya da değişkenler arasındaki önemli ve temel ilişkileri belirten biçimsel bir örnek.
Bir şeyi ana çizgileriyle gösteren basit çizim.
Bir fabrikanın, makinenin, elektrik, su vb. nin kumanda ve kontrol devrelerini gösteren çizim.
Bir tasarının, bir edebi eserin planı.

Şema sözcüğünün başka anlamları;
Muma batırılmış fitil, şama.
Mum, şem.
Arapça, şema, (ﺷﻤﻌﻪ).
Arapça, mum anlamındaki şem kelimesinden türetilmiştir.
Işık, çıra.
Nur.

Zehir …

Ağı,
Ağu.
Sem,
Semm.
Arapça, semm, (ﺳﻢّ).
Zıkkım.
Zehr,
Zehir,
İngilizce, poison.
Farsça zehr, (ﺯﻫﺮ),
Girdiği organizmada fizyolojik görevleri bozan veya yok ederek ölüme sebep olan madde, ağu, sem.
Organizmaya girdiğinde kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde, ağı, ağu, sem, zıkkım.
Sindirim, solunum ve deri yoluyla alındığında vücuttaki doku ve organların işlevlerini bozucu ve yaşamı tehdit edici etkisi olan bileşik, (ağu).

Zehir kelimesinin diğer anlamları;
Büyük üzüntü, acı, keder, sıkıntı.
Helak edici ıztırap.
Çiçek.
Şükufe.

1 2