Kapı ve pencerelerin yapımında üst tarafa konan ağaç, taş veya beton destek…

Atkı,
Lento,
Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç, taş veya beton destek.
Kapı ve pencere gibi boşlukların üstüne atılan ağaç, taş veya beton kiriş, lento.
Kapı ve pencerelerin yapımında üst tarafa konan ağaç, taş veya beton destek; üst eşik.
Toprak damlı evlerde tavana uzatılan kalın, yuvarlak ağaçların her biri.

Atkı sözcüğünün dğer anlamları:
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü, bürgü.
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü.
Soğuğa karşı omuza veya boyna alınan örtü, bir çeşit şal.
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü.
Kaşkol.
Kadın başörtüsü.
Bazı kadın ayakkabılarında ve çocuk patiklerinde ayağın üstünden geçen, yandan iliklenen ince uzun parça.
Dokuma tezgahlarında mekikle enine atılan iplik; argaç.
Dokuma kumaşta, kumaş eni yönünde yer alan iplikler.
Dokumacılıkta, halıcılıkta çözgüler arasına gelen ip.
Dokumacılıkta kumaşı oluşturan iki iplik sisteminden kumaşın enine doğru yani kumaş kenarına dik olarak yerleşenleri tanımlar.
Dokuma tezgahı olan ıstarda dokunan düğümlerin üzerine atılan ve kirkitle sıkıştırılan ipler.
Aralarında boşluk bulunan iki ucu birleştirmek için köprü gibi bağlayıcı olarak kullanılan dar ve uzun parça.
Nişan törenlerinde kıza getirilen hediye.
Ekin demetlerini yükseğe atmaya mahsus büyük yaba.
Büyük yaba.
Vergi.

Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş…

Sof,
Arapça: suf
Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş.
Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş.
Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş.
Yün ve ince tiftik ipliğinden dokunmuş, yıkanıp fırınlanmış sertçe, ince yünlü kumaş.
Yıkanıp fırınlanmamışına ham sof denir.
Bu kumaştan yapılmış cüppe, kaftan, kavuk vb.
Ham ipekten ince astarlık kumaş.

Örme işleri…

Trikotaj,
Fransızca: tricotage.
Örme işleri.
Triko yapma, örme işleri.
Triko kumaş ve triko giysi vb. yapımı, örme işi.
Trikotaj, örme, triko yapma, örme işleri demektir.

Trikotaj makinesi ise örme kumaş üretimi yapan makinelerdir.
Bir den fazla ipliği bir birlerine ilmikleyerek, istenilen ebat ve şekilde dikişsiz kumaş meydana getirme tekniği.
Örme işleri anlamına gelen trikotaj, ipliklerin tek başına ya da topluca çözgüler halinde örücü iğne ve yardımcı elemanlar vasıtasıyla ilmekler haline getirilmesi, bunlar arasında da yan yana ve boylamasına bağlantılar oluşturulması ile bir tekstil yüzeyi elde edilmesi işlemidir.

Meneviş, dalgır…

Hare,
Dalgır,
Meneviş
Farsça: hare, hara.
İngilizce: moire, water
Fransızca: moire.Meneviş, dalgır.
Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler; meneviş, dalgır.
Bazı eşyaların üstünde görülen ve dalgalanıyormuş hissini veren parlak çizgiler ve dalgalar, meneviş.
Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş, hara.
Yeni yapılan duvarların arasına harçla birlikte doldurulan taş parçaları.
Bir cins dalgalı kumaş.
Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş.
Kimi eşya üzerinde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, dalgır, meneviş.
Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş.
Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık.
Dalgalı, çizgili kumaş.
Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır.

Hare sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Menengiç.
Tavşangiller, memelilerden, tavşan, kır tavşanı, yabani tavşan, yaban tavşanı.
Tazı yarışlarında kullanılan oyuncak tavşan.
Hızla koşmak, fırlamak.
Deve semerinin ağaç kısmı.
Sert taş, kaya.
Çok sert taş, mermer.
Kaya, sert taş.

Süre…

Miat,
(Miad),
Süre,
Müddet,
Sayrure,
Vade,
Periyot.
Devir.
İngilizce: duration, time, periyot,
Fransızca: duree, période,
Almanca: dauer.
Zaman, vakit, müddet.
Belirlenmiş zaman, müddet.
Vade, mühlet.
Bir şeyin yapılması için tanınan süre.
Arapça, söz vermek anlamındaki vad sözcüğünden türetilmiştir.
Bir işin yapılması ya da bir borcun ödenmesi için gösterilen süre.
Bir şeyin yapılması için belirlenen, tayin edilen zaman, tanınan süre.
Bir şey için belirlenen kullanma süresi, yıpranma müddeti.
Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü; müddet.

Miat sözcüğünün başka anlamları:
Gelin giysisi yapılan bir çeşit kumaş.
Kıyamet, mahşer.
Yüreklilik, yiğitlik.
Dayanıklılık.

Genellikle ayakkabı yüzü yapılan bir tür sağlam ve parlak kumaş…

Karamandola,
Rumca: karamandola,
Yunanca: karamandulon.
Genellikle ayakkabı yüzü yapılan bir tür sağlam ve parlak kumaş.
Genellikle ayakkabı ve terlik yüzü olarak kullanılan satene benzer dayanıklı kumaş çeşidi.
Terlik, potin ve hafif ayakkabı yapımında kullanılan satene benzer, sağlam ve parlak kumaş.
Daha çok ayakkabı yüzü yapılan bir çeşit sağlam ve parlak kumaş.
Daha çok ayakkabı yapılan bir çeşit sağlam ve parlak kumaş.
Bir cins parlak kumaş.
Bu kumaştan yapılmış.
Prunella.

1 2 3 15