Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kullanılan bir söz…

Taka,
Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kullanılan bir söz.
Eski, işe yaramaz durumda (nesne için).
Mecaz anlamda eski araçlar, taşıtlar için kullanılan bir terim.

Taka:
Doğu Karadeniz Bölgesi’ne özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi.
Boyu 8-10 m, yük taşıma kapasitesi 5-6 ton olan, arkası düz, ortasında küçük bir ambarı bulunan balıkçılıkta ve yük taşımada kullanılan Karadeniz Bölgesine özgü bir tür kıyı teknesi.
Büyük motorların arkasına bağlanan kurtarma sandalı.
Motorlu küçük kayık.
Bir çeşit sandal.
Yelkenli bir tür kıyı teknesi.

Taka sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Raf, sergen.
Yüklük.
Gömmedolap.
Duvara açılmış kapaksız, küçük dolap.
Eski evlerde tavana yakın açılan küçük pencere.
Çoğunlukla kapaksız, gömme dolap.
Duvara oyulmuş küçük dolap.
Küçük pencere(duvara oyulmuş),
Pencere, kapaksız gömme dolap.
Evlerde duvarda eşya koymaya yarayan pencere şeklindeki oyuk.
Kapı.
Ahırdaki yemlik.
Folluk.
Kuzu ya da koyun başlıklarına dikilen küçük çıngırak.
Sırma telle işlenmiş kadife ya da kalın ipekli eski gelin giysisi.
Başlık ya da terliklere dikilen altın.
Zayıf, güçsüz (keçi koyun vb. hayvanlar).
Gelin giysisi yapılan telli, kalın ipek kumaş.
Tabanca, tüfek sesi.
Takke, başlık, bere.
Bir kadın kumaşı türü.

Kapı ve pencerelerin yapımında üst tarafa konan ağaç, taş veya beton destek…

Atkı,
Lento,
Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç, taş veya beton destek.
Kapı ve pencere gibi boşlukların üstüne atılan ağaç, taş veya beton kiriş, lento.
Kapı ve pencerelerin yapımında üst tarafa konan ağaç, taş veya beton destek; üst eşik.
Toprak damlı evlerde tavana uzatılan kalın, yuvarlak ağaçların her biri.

Atkı sözcüğünün dğer anlamları:
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü, bürgü.
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü.
Soğuğa karşı omuza veya boyna alınan örtü, bir çeşit şal.
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü.
Kaşkol.
Kadın başörtüsü.
Bazı kadın ayakkabılarında ve çocuk patiklerinde ayağın üstünden geçen, yandan iliklenen ince uzun parça.
Dokuma tezgahlarında mekikle enine atılan iplik; argaç.
Dokuma kumaşta, kumaş eni yönünde yer alan iplikler.
Dokumacılıkta, halıcılıkta çözgüler arasına gelen ip.
Dokumacılıkta kumaşı oluşturan iki iplik sisteminden kumaşın enine doğru yani kumaş kenarına dik olarak yerleşenleri tanımlar.
Dokuma tezgahı olan ıstarda dokunan düğümlerin üzerine atılan ve kirkitle sıkıştırılan ipler.
Aralarında boşluk bulunan iki ucu birleştirmek için köprü gibi bağlayıcı olarak kullanılan dar ve uzun parça.
Nişan törenlerinde kıza getirilen hediye.
Ekin demetlerini yükseğe atmaya mahsus büyük yaba.
Büyük yaba.
Vergi.

İki başlı sakallı bir erkek şeklinde betimlenen, Roma’nın kozmik tanrısı …

Janus,
İki başlı sakallı bir erkek şeklinde betimlenen, Roma’ nın kozmik tanrısı.
Janus’ un zaman üzerindeki kontrolü, geçmişi ve geleceği simgelediği imgelerinde bazen bir tarafı genç diğer tarafı yaşlı bir erkek yüzü kullanılarak vurgulanmış. Roma’ nın kendi özgün tanrısı olan Janus tüm geçişlerden sorumlu kozmik bir tanrı. Latince kapı alamındaki İanua sözcüğünden İanus (Janus) kelimesi türetilmiştir. Janus cennetin öncüsü ya da kapıcı anlamına gelir.

Zamana ait tüm başlangıçlar ve bitişler, doğaya ve insana dair soyut ve somut tüm geçişler, kapılar, girişler, çıkışlar, geçitler, toplumsal değişiklikler, savaş ve barış onun gözetimi altındadır. Doğada ve insanda gözlemlediğimiz tüm geçişlere Janus başkanlık eder. İki başlı sakallı bir erkek şeklinde betimlenen Janus’ un başları iki zıt yöne bakar. Bu özelliğiyle başını çevirmeden önü ve arkayı, geçmişi ve geleceği, içini ve dışını görebilir.

Roma’ nın Romulus’ dan sonra ikinci kralı olan Numa gerçek bir filozof ve ülkesinde köklü reformlar yapan, barış ve huzuru sağlayan, günümüzdeki idarecilere örnek olabilecek bilge bir yönetici. Roma’da iki tarafında çift kanatlı birer kapı ve diğer tarafları duvardan oluşan basit dikdörtgen bir tapınağı olan Janus’ un; tapınağının kapıları savaş ve barışın göstergesi olarak açık olduğunda ulusun silahlı olduğunu ve savaşı, kapatıldığında barışın hakim olduğunu gösterir.

Roma’nın tüm geçişlerden sorumlu kozmik tanrısı…

Janus,
Roma’nın kozmik tanrısı.
Janus Janus’ un zaman üzerindeki kontrolü, geçmişi ve geleceği simgelediği imgelerinde bazen bir tarafı genç diğer tarafı yaşlı bir erkek yüzü kullanılarak vurgulanmış.
Yunan mitolojisinde karşılığı olmayan Janus, Yunanlılarca Ianos olarak adlandırılmıştır.
Roma’ nın kendi özgün tanrısı olup tüm geçişlerden sorumlu kozmik bir tanrı.
Zamana ait tüm başlangıçlar ve bitişler, doğaya ve insana dair soyut ve somut tüm geçişler, kapılar, girişler, çıkışlar, geçitler, toplumsal değişiklikler, savaş ve barış onun gözetimindedir.

Latince İanua (kapı) sözcüğünden türeyen İanus (Janus) kelime anlamı olarak cennetin öncüsü ya da kapıcı anlamına gelir. İki başlı sakallı bir erkek şeklindedir. Gezginleri ve yolcuları doğru yönlendirmek için sağ elinde bir asa sol elinde kapıları açmak için anahtar tutar. Cennetin kapılarının koruyuculuğunu yapan, Janus’ un diğer tanrılara giden geçiti de gözlediği ve yolu açacağına inanılır. Bu nedenle Janus adına görevlendirilmiş her hangi bir rahip veya din adamı yoktur.

Antik Roma’ nın mitolojisinde, Janüs yeni başlangıçların Tanrısıydı. Kapılar ve geçitlerle, bir yolculuğun ilk adımlarıyla bağlantılıydı. İngilizce’ de Ocak ayının adının (January) Janüs’ ün onuruna verildiğine inanılır. Değişiklik ve gelecekten günümüze, günümüzden geleceğe geçişin Tanrısı olarak, Janüs bir dönem Zaman Tanrısı olarak görülürdü.

Pencere veya kapının üst yanında bulunan ve oda havasının değiştirilmesine yarayan, açılır kapanır bölüm…

Vasistas,
Fransızca: vasistas,
Almanca: vasistas,
İngilizce: transom,
Pencere veya kapının üst yanında bulunan ve oda havasının değiştirilmesine yarayan, açılır kapanır bölüm.
Kapının ya da pencerenin üst yanında bulunan ve havanın değiştirilmesine yarayan, açılır kapanır bölüm.
Pencere veya kapıların üst kısmında öne doğru eğilerek açılan ve havalandırma işine yarayan açılır kapanır pencere.

Mal…

Emtia,
Mal,
Arapça mal, (ﻣﺎﻝ).
Bir kimse veya kurumun mülkiyetinde bulunan, taşınır, taşınmaz her çeşit değerli ve gerekli şey, mülk, irat, varlık, servet.
Kar sağlamak maksadıyle alınıp satılan şeyler, tüccar malı, emtia.
Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia.
Gümrük sınırından geçirilen her türlü canlı, cansız nesne ve değer.
Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü.
Satılabilen bir yerden başka bir yere gönderilen sarmalama ya da sandıklama yoluyla depolara konulabilen ürünler.
İnsan gereksinimlerini doğrudan veya dolaylı olarak karşılama özelliğine sahip her türlü nesne.
Geniş anlamda, insan gereksinimlerini doğrudan veya dolaylı olarak karşılayan mal ve hizmetler.
Mal, varlık, ev bark.

Mal sözcüğünün diğer anlamları;
Büyükbaş hayvanlar.
Mal, davar.
Hayvan.
Sığır,
Çift ve yük hayvanları.
Sığır cinsinden büyükbaş hayvanlar
Mal, hayvan sürüsü.
Büyükbaş hayvan sürüsü; sığır.
Büyük ve küçükbaş süt ve et hayvanlarının bütünü.
İşlenmiş, boyanacak duruma gelmiş sığır derisi.
Bayağı, aşağılık, kötü kimse.
Argoda; Esrar.
Kaba konuşmada; Fahişe.

1 2 3