Gaia ve Uranüs’un elli başlı, yüz kollu oğullarından biri…

Kottos,
Kottos (Öfke),
Briareus (Güç),
Gyes (Dehşet),
Hekatonkheirler, Gaia ve Uranüs’ un elli başlı, yüz kollu oğulları olan Kottos, Briareus ve Gyesdir.
Homeros’ ta bu yüz kollu devin başka bir adı daha vardır: Aigaion.
Ovidius, Aigaion ismini devasa bir deniz tanrısı için kullanmıştır.

Kottos:
Uranos ile Gaia’nın yüzer kollu ve ellişer başlı dev oğullarından birinin adı, Gyes ile Briareus’ un kardeşidir.

Çocukları Kyklop ve Hekatonkheir’lerden hem iğrenen hem de kendi iktidarını almalarından korkan Uranüs, çocukları doğdukça onları yerin derinliklerine (Tartarus’ a) hapsetmiştir. Bu duruma üzülen Gaia eşinden nefret etmeye başladı, Titanları Uranüs’ e karşı kışkırttı. Titanlar babalarına karşı geldiler ve onu hakimiyetinden mahrum bıraktılar. Titanların en kurnazı olan Kronos tahta oturmasına rağmen, kardeşlerinin güçlerinden korkarak onları Tartarus’ tan kurtarmadı. Zeus büyüyüp babası Kronos’ la savaşacak yaşa geldiğinde Hekatonkheir’ leri serbest bıraktı. Hekatonkheir’ ler kendisinin Titanlar üzerinde zafer kazanmasına yardım ettiler. Titanlar’ lar yenilerek Tartarus’ a atıldılar. Yüz kollu Hekatonkheirler ise Titanların bekçiliğini yapmaya başladılar.

Gaia üç tek gözlü Kiklop’ u (Brontes, Arges ve Steropes) ve üç Hekatoncheire’ ı, yüz elli ve elli başlı Devleri (Kottos, Gyes ve Briareus) doğurdu.

Çözme, çözülme…

Hal,
Arapça: hall,
Fransızca: halle,
Çözme, çözülme.
Çözüm.
Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma.
Bağlı bir şeyi, bir düğümü açma.
Bir işin zor ve karanlık taraflarını çözme, çözümleme.
Erime, eritme.
Bir birleşiği unsurlarına ayırma, tahlil, analiz.
Çözümlemekle, tahlille ilgili.

Hal, sözcüğünün başka anlamları:
Sebze, meyve, bakliyat vb. nin satıldığı yer.
Üstü kapalı pazar yeri.
Tahttan indirme.
Hükümdarı, Tahttan indirme.
Durum,
Güç, kuvvet, takat, mecal.
Tutum, tavır,
Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman,
Takat,
Kötü durum, sıkıntı, dert,
Harman ve kar sıyırgası.
Folluk yumurta.
İnce yaldız.
Güç takat,
Hal, durum, vaziyet.
Hal, keyfiyet.
Harman yerinde sap toplamak için kullanılan bir araç
Sirke.
Vücuttaki küçük esmer benek, ben.
Annenin erkek kardeşi, dayı,
Soyma, çıkarma, soyulma, çıkarılma.
(Karısını) Boşama, (karısından) boşanma.

İslam öncesi araplarda bereket tanrıçası…

Uzza,
Uzzateyn,
Arapça: el uzza,
İslam öncesi Arabistan’ daki bereket tanrıçasıdır.
Mekke şehrinin o dönemdeki üç baş tanrıçası olarak bilinirdi.
O dönemlerde Uzza, Manat ve Lat, ulu tanrı El İlah’ ın kızları olarak anılıyordu.
İslamiyetten evvel cahiliyet devrinde büyük putlardan birisinin ismi.
Müslümanlık öncesi Kabe’ de bulunan üç puttan biri.
Aziz, Güç, kuvvet anlamına geliyor.

El Lat;
Al Laht, Allat, Allatu, Alilat, Allat,
Tanrıça,

İslam öncesi Arabistan’ daki kader, kısmet ve bereket tanrıçası.
En büyük tapınağı Taif’te bulunuyordu. Lat, Taif’ te dört köşeli düz bir kaya parçası ile temsil ediliyordu ve etrafında bir ev inşa edilmişti. Tapınak Taif Kabesi olarak biliniyordu. Kara taş, İslam öncesi dönemde Petra’ da bir adı da Kaab olan tanrıça El lat’ ın sembolü durumundaydı.

Hükümdar başlığı…

Taç,
Arapça: tac,
İngilizce: touch,
Fransızca: couronne,
Almanca: kranz.
Soyluluk, iktidar, güç veya hükümdarlık sembolü olarak başa giyilen, değerli taşlarla süslü başlık; iklil.
Üstünlük, kudret ve kuvvet alameti olarak başa konan başlık.
Bazı tarikatlarda şeyhlerin giydikleri başlık

Taç sözcüğünün başka anlamları:
Gelinlerin başlarına takılan süs.
Mobilyaların üstlerindeki kabartmalı, oymalı, süslü bölüm.
Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi.
Petal; çiçeklerde taç yaprak.
Bazı kuşların tarak biçimindeki sorgucu.
Diş etinin üstünde kalan ve dişin ağız içinde görünen parlak beyaz kısmı.
Diştacı.
Takımla oynanan top oyunlarında oyun alanının yan taraflarında kalan ve çizgiyle ayrılan kısım.
Futbol veya hentbolda, topun, alanın yan çizgileri dışına çıkması.
Taş sütunların üst bölümü.
Fes, takke.
Çarpık (bacak).

Bir kilogram suyun sıcaklığını, bir derece yükseltmek için gereken ısı niceliğine eşit olan ısı birimi…

Isın,
Kalori.
Latince: calorie,
İngilizce: calory, calorie,
Fransızca: calorie,
Almanca: kalorie.
Bir kilogram suyun sıcaklığını, bir derece yükseltmek için gereken ısı niceliğine eşit olan ısı birimi.
Bir kg. arı suyun. sıcaklığını 1°C yükseltmek için gereken ısı tutarı.
Buna ısıl erke birimi de denir.

Isı miktarını belirten birim.
1 kalori= 4,18 joule

Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 santigrat derece’ lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10 derece yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi.
Besinlerin, dokular içinde yanarak vücudun sıcaklık ve enerjisini sağlama değerleri de kalori ile ölçülür.
Besinlerin, dokular içinde yanarak vücudun sıcaklık ve enerjisini sağlama değerlerini gösteren ölçü.
Canlı vücudun ürettiği ısı veya güç.

Gözün rengi…

Fer,
Farsça: fer,
Canlılık,
Parlaklık, aydınlık.
Bir şeyin parlak olması.
Güç; kuvvet, takat.
Güç kuvvet, ışık, aydınlık, parlaklık.
Gözdeki canlılık.
Parlaklık, göz alıcılık.
Işık, parıltı, süs.
Parlaklık, aydınlık.
Işık, canlılık.
Işık, parlaklık, zinet, süs.

Arapça: Ferr.
Geri çekilme, kaçma, firar.
Kuvvet, nüfuz.
Bir aslın neticesi.
Bir kökten, bir asıldan ayrılan kolların her biri, asıl olmayan, şube.
İkinci derecede olan şey.
Şube, kol.
Dal, budak.
Asıl meseleden kollara ayrılmış olan mesele.
Kazancı olan mukayyed mal.
Bir cemaatın şerefli ve daha meşhuru.
Parlaklık, aydınlık, nur.
Süs, ziynet.
Şan, şeref, nüfuz, iktidar.
Fazl ve vakar.
İktidar; şevket, kuvvet.
Geri çekilme, kaçma, firar.

Fer:
Gözün rengi.

1 2 3 5