Kara,
Utanç,
Kötü, uğursuz, sıkıntılı.
Yüz kızartıcı durum, leke.
Uğursuzluk, üzüntü, keder, utanç.
İftira, Leke, suç.
Şom, uğursuz, üzüntü veren, utandıran.
Kara (kötü).
Üzgün, kederli, utanç duyan.
Ayıp.
Kara kelimesinin diğer anlamları;
Koyu renk, siyah (ak, beyaz karşıtı),
En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı.
Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak.
Zenci.
Esmer.
Koyu renkli, esmer
Işıktan yoksun, karanlık.
Gözü görmez, kör.
Basit, fakir, incelikten yoksun.
Gece bekçisi, jandarma (Çorum yöresinde halk ağzı)
Anahtar (Konya yöresi)
Etin sık kısmı, Kara et (Urfa yöresi),
Çok yoksul olan bennak vergisi yükümlüsü.
Kemik ya da ağaçların yakılması ile elde edilen kömür rengi.
Bahçe ve bostan içindeki su arkı.
Su ile karışmış süt.
Su kabakları.
Gülsuyu kapları.
Deve yavrusunda çıkan beyaz bir sivilce ve kabarcık.
Baştaki saçların hastalıktan dökülmesi.
Kara, siyah,
Arapça Karra,
İngilizce: black,
Fransızca: noir,
Almanca: schwarz
Kara renk; üzerine düşen bütün ışığı soğuran cisimlerin rengi.