Alamet …

İm,
İz,
İntiba,
Simge,
Sembol.
Remiz,
Emare, alem, araz.
Belirti, işaret, iz, nişan.
Alamet,
Arapça alamet, (ﻋﻼﻣﺖ).
İşaret, belirti, nişan, emare, alem, araz.
Belirli bir şeyi, bir fikir ve inancı ifade etmek için kullanılan harf, bitki, hayvan veya seçilen herhangi bir işaret, remiz, sembol, simge.

Alamet;
Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne.
Benzerlerine nispetle çok büyük ve iri olan, kocaman, cesim şey.

İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare…

Delil,
İngilizce evidence, proof, argument.
Rusça argument.
Arapça delil, (ﺩﻟﻴﻞ).
Arapça delil; yol göstermek anlamındaki delalet, sözcüğünden türetilmiş.
Yol gösteren, kılavuz, rehber.
Doğru yolu gösteren.
Kanıt.
Emare.
Yol gösteren.
Kılavuz.
Kılavuz, rehber.
Doğru yolu gösteren.
Beyyine.
Bürhan.
Havta.

İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare.
Hacılara hac ibadetini yaparken rehberlik eden kimse.
Bir şeyin varlığını, aslını, ne olduğunu ispatlamaya yarayan şey, burhan, kanıt, beyyine.
Meçhulü keşfetmekte ve malumun sıhhatını isbat etmekte vasıta ve alet ittihaz olunan husus.
Bilinmeyeni keşfetmek veya bilinenin doğruluğunu göstermek için vasıta olarak kullanılan husus.