Öğretim…

Tedrisat,
Tedris,
Talim,
Öğretim,
Eğitim,
Maarif,
Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi; talim, tedrisat.
Öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme, gereçleri sağlama ve kılavuzluk etme işi.
Belli bir amaçla gerekli bilgileri öğretmek işi.
Bir eğitim kurumunda bir küme öğrenciye belli dal ya da konularda bilgi verme.
Öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme, gereçleri sağlama ve kılavuzluk etme eylemi.
Planlı ve programlı öğretme etkinlikleri.
Öğretme aktivitelerinin önceden belirlenmiş bir programa göre, hedefleri gerçekleştirmeye yönelik olarak planlı, sıralı, belli sürede ve belli kurumlarda gerçekleştirilmesi.

Eğitim bilimi…

Pedagoji,
Eğitim bilimi.
Eğitbilim.
İngilizce: Pedagogy,
Fransıza: La pedagogie.
Öğretim ve eğitimi kurallara bağlayan bilim kolu.
Öğretmenlik sanatı, uygulaması veya mesleği için gerekli bilgi ve becerileri kazandıran bilim dalı.
Öğretim ve eğitimi kurallara bağlayan bilim kolu; eğitim, pedagoji.
Öğretmenlik sanatı, uygulaması, mesleği için gerekli bilgi ve becerileri kazandıran bilim dalı, pedagoji.

İçinde yabancı bir öge bulunmayan; mutlak…

Salt,
Mutlak,
Arı,
Sırf, saf, mahz.
Yalnızca, yalnız, sadece.
İngilizce: pure, absolute,
Fransızca: pur, absolu, modul,
Almanca: rein,
Latine: purus
Moğolca: salt,
Bulgarca: salt,
Yerel ağızlarda: zalt, saltan.
İçinde yabancı bir öge bulunmayan; mutlak.
İçine, kendisine yabancı hiçbir şey karışmamış.
İçine, kendisine yabancı başka hiç bir şey karışmamış olan ; arı.

Salt sözcüğünün başka anlamları:
Deli.
Tatsız, yavan.
Başka bir yetiye bağlı olmayan.

Bir gök cisminin teker biçimde görülen yüzü…

Kurs,
Fransızca: cours.
İngilizce: course,
Teker.
Yuvarlak.
Çörek,
Ağırşak,
Bir gök cisminin teker biçimde görülen yüzü.
Teker biçiminde yassı nesne, kurs.
Bir gök cisminin teker biçimde görülen yüzü; çörek.

Kurs sözüğünün diğer anlamları:
Ağırşak.
Tekerlek şeklinde olan.
Kelepçe,
Dolgun, dolu,
Çukur yerlere dolan kar yığınları.
Yuvarlak ve yassı biçimli nesne, ağırşak.
Kısa süreli derslere dayanan eğitim etkinliği.
Resmi ve özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda bilgi, beceri ve davranış kazandırmak amacıyla düzenlenen derslere dayanan ve belli bir süresi olan eğitim etkinliği.
Nargile yakmakta kullanılan dut ya da asma ağacından elde edilen bir çeşit kömür.

Okur yazar olmayan…

Ümmi,
Okuyup yazması olmayan.
Okur yazar olmayan.
Anaya mensub olan.
Anasından doğduğu gibi kalmış ve tahsil görmemiş, mekteb ve medresede okumamış kimse. Yazı yazmak bilmeyen.
Arapça: ummi, ( ﺍﻣّﻰ).
Arapça: anne anlamındaki umm kelimesinden türetilmiştir.
Okuma yazma öğrenmemiş, cahil.
Okuyup yazması olmayan, okuma yazma bilmeyen (kimse).
Hiç bir mektebde, medresede ve hiçbir beşerden tahsil görmemiş.
Ümmi ile cahil arasında fark vardır. Ümmi yalnız okuyup yazmak bilmiyendir. Cahil ise, okuyup yazma bilse de, bir şey bilmiyen kimsedir, her ümmi cahil değildir.Hiç bir mektebde, medresede ve hiçbir beşerden tahsil görmemiş.
Ümmi ile cahil arasında fark vardır. Ümmi yalnız okuyup yazmak bilmiyendir. Cahil ise, okuyup yazma bilse de, bir şey bilmiyen kimsedir, her ümmi cahil değildir.

Ümmiyye: ( ﺍﻣﻴّﻪ)
Ümmi kelimesinin kadını ifade eden veya tamlamalarda ortaya çıkan aynı manadaki müennes şekli.

Ümmilik:
Ümmi olma durumu.

Uygulamalı olarak yapılan askerlik eğitimi…

Talim,
İdman.
Öğretme, belletme.
Öğretim, terbiye,
Alıştırma.
Tedris,
Arapça talim, (ﺗﻌﻠﻴﻢ).
Arapça, bilmek, anlamak, öğrenmek anlamındaki ilm kelimesinden türetilmiştir.
Uygulamalı olarak yapılan askerlik eğitimi.
Ders verme, okutma, öğretim, tedris.
Bir şeyi öğretmek için yapılan düzenli çalışma, alıştırma, egzersiz
Orduda askeri idman uygulama, öğrenim ve eğitim
Öğretmek.
Eğitim, öğretim.
(Bir şeyi birinden) Öğrenmek.
Devamlı aynı şeyi yemek zorunda kalmak
İstenenden daha azıyle yetinmek zorunda kalmak, az bir para karşılığında çalışmak.

1 2 3 4