Boy, klan…

Anar,
Kabile,
Klan,
Boy,
Soy,
Bir aşiretin kollarından her biri.
Bir kabilenin bölünen boylarından her biri.
Sosyolojide bir kabile ya da boyun bölündüğü iki ya da çok parçadan her biri.
Ortak bir atadan türediklerine inanılan, toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil, ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk; kabile, klan.

Anar sözcüğünün başka anlamları:
Ömürler, hayatlar, yaşlar.
İran’ın Kirman Eyaleti’ nde şehir.
Azerbaycanlı ünlü yazar.

Anar Rızayev

Aynı kökten çıkan ve bir reisin başlığında yaşayan aileler topluluğu …

Urug,
Aileler birliği,
Oğuş; aile.
Aynı kökten çıkan ve bir reisin başlığında yaşayan aileler topluluğu.
Türk toplumunun en küçük sosyal birimi ailedir.
Bod; Boy, kabile,
Bodun; Boylar birliği,
El; İl, devlet, bağımsız topluluk, imparatorluk.

Oguş kelimesi kabile, boy, soy, akraba, nesil, aile, oymak, hısım, akraba gibi anlamlarda kullanılmış.
Uygurlar’da da kan bağı ile bağlı olan küçük birliklere Oguş dendiği ileri sürülmüştür.

Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma …

Tül,
Gaz,
Fransızca: tulle,
Fransa’da Tulle şehrinin adından kdolayı kullanılmıştır.
İngilizce: net,
Almanca: netzstoff, tüll.
Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma.
Pamuk, ipek veya naylon ipliklerden yapılmış, çok ince gözenekli, hafif ve saydam dokuma.
Bu dokumadan yapılmış perde.
İnce baş örtüsü.
Tiyatro dekorunda kullanılan ince, gözenekli pamuk ya da ipek dokuma.
Çoğu kez düşçül oyunlarda, sahnedeki görüntüye uçuculuk, gerçek dışı, düşsel ya da anısal bir hava vermek ereğiyle kullanılan tül perde.

Tülbent;
Farsça, dulbend, dülbent.
Pamuk ipliğinden dokunmuş, çok yumuşak, çok seyrek ve ince bez.
Bu bezden yapılmış baş örtüsü.

Tül(Tul) sözcüğünün diğer anlamları:
Boy.
Uzunluk.
Ömür ve hayat.
Uzamak.
Zaman çokluğu.
Çokluk, bolluk.
Uzunluk, meridyen.
Boylam.

Genellikle bölmeli göçebe çadır …

Oba,
Genellikle bölmeli göçebe çadır.
Göçebelerin konak yeri.
Bu yerde konaklayan göçebe halk veya aile.
Oymak, boy, kabile, göçerevli kabile, beş on çadırdan mürekkep göçebe oymağı.
Kır, dışarıdaki yer, bir oymağın oturduğu yer, bir arada bulunan beş on evlik yurt.
Çadır, çardak, büyük çadır.
Yazın hayvanlarla çıkılan yayla, yaylak.

Türkçede “aşiret” anlamına gelen Fransızca kökenli bir sözcük…

Klan,
Fransızca: clan,
İngilizce: clan,
Almanca: Klan,
Rusça: rod (koçevoy)
Arapça, aşiret, (ﻋﺸﻴﺮﺕ).
Türkçede “aşiret” anlamına gelen Fransızca kökenli bir sözcük.
Aynı asıldan gelip birlikte yaşayan göçebe topluluk, kabile, boy.
Yakın ve uzak kız ve erkek çocuklar ve torunlar, nesil.
Kabile, oymak, göçebe halinde yaşayan ekseri bir soydan gelen cemaat.
En basit en ilkel toplum tipi
Yakın akraba, aile.
Cemaat, oymak.
Kabile, Boy.
Kavim, Nesil.

Klan,
Anne veya baba yoluyla aynı atadan geldiğine inanan, aynı kültürü paylaşan ve aynı coğrafi alanını kullanan, bu yüzden de aralarında sıkı bir bağlılık ilişkisi görülen küçük insan topluluğu, kabile, klan.

Ortak bir atadan geldiklerine inanan, kendi aralarında evlenmeyen, hem ana, hem de baba çizgisine göre düzenlenmiş, birbirleriyle akraba, birden çok büyük ailenin bir araya gelmesi sonucu oluşan toplumsal birlik.

Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları olan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak.

Bazı Türk Cumhuriyetlerinde; tayfa, uruk, uruv, uruğ, taypa.

Camide farz olan namazdan önce okunan iç ezan…

Kamet,
Arapça kamet, (ﻗﺎﻣﺖ)
Camide farz olan namazdan önce okunan iç ezan.
Farz olan namazdan önce okunan iç ezan.
Arapça namaza durulmak, namaz başlamak anlamındadır.
Cemaatle kılınan farz namazlardan önce, namaz başladı anlamına gelen okunan ezan.

Kamet sözcüğünün diğer anlamları;
Boy, endam.
Çok öfkelenip bağırıp çağırmak
Gürültü, kavga (Rize yöresinde).
Sesini yükseltip bağırmaya başlamak, sınırı aşıp ileri gitmek, şirretlik etmek.

1 2