Osmanlılar döneminde bir ilden diğerine geçen mallardan alınan vergi …

Amediye,
Amediyye.
Farsça Amediye, (ﺁﻣﺪﻳّﻪ).
Farsça, amediyye, gelme, gelişle ilgili anlamı olan amedі’ den türetilmiş.
Osmanlı Devleti’ nde bir vilayete ülke içinden getirilen mallardan alınan bir nevi gümrük vergisi.
Nakledecekleri emtia ve eşya ve erzaktan alınan vergi.
Osmanlılar döneminde bir ilden diğerine geçen mallardan alınan vergi.

Reftiye; Osmanlı devletinde dışarıya satılan mallardan alınan gümrük vergisi.
Çiftresim; Osmanlı devletinde ekili topraklardan alınan ve adına Bennak da denilen bir vergi.
Mastariye; Osmanlı devletinde gümrüklerden alınan bir vergi türü.
Otlakiye; Osmanlıda devlet malı otlaklardan alınan vergi.
Haraç Vergisi: Gayri Müslim çiftçilerden beşte bir oranında ürün üzerinden toplanan vergidir. İspenç vergisi; İspenç, tarımla uğraşan Hristiyan reayadan toplanan vergidir.

Mücerred; Osmanlı’da gelir veya toprağı olan bekar erkeklerden alınan vergi, mücerred ve evli erkeklerden alınan vergi ise bennak’ dır.

Salariye; Osmanlı devletinde miri toprakları ekip, biçen köylülerin dirlik sahibine Öşür ve Öbür vergilerden ayrı olarak ürünün kırkta biri oranında ödedikleri vergi.

Duhan Resmi: bir tımarlı sipahinin toprağında konar göçeler orada kışladıkları zaman alınan vergidir. Eğer yazın gelirse yaylak vergisi alınır.

Baç; Farsça baj kelimesinin Arapça ve Türkçede aldığı şeklidir. Gazneli, Selçuklu, İlhanlı, Akkoyunlu ve Osmanlılarda vergi manasında kullanılmıştır. Bu vergi, pazarlarda, panayırlarda alınıp satılan hayvandan, her cins maldan, ithal edilen ve Osmanlı topraklarından transit olarak geçirilen mallardan alınan vergidir.

Cizye Vergisi: Gayri Müslimlerden askerlik (güvenlik) karşılığı toplanan vergidir.Cizye, çoğu yerde hane başına bir altın veya onun akça karşılığı alınırdı. 1691 yılından sonra kişi başına alınır oldu.

Kürekçi vergisi; Osmanlı devletinde gemilerde kürek çeken ve yelken açıp toplayanların ücretlerini karşılamak için toplanan vergi.

Mukataaya; Devlete ait bir arazi veya varidatın (gelirin) bir bedel karşılığında kiraya verilmesi veya geçici olarak devredilmesidir. Devlete gelir getiren kaynakları kiralayanlara ise mültezim deniyor.

Aşar (öşür) vergisi; Osmanlı Döneminde köylülerden, ürettikleri tarım ürünleri için ondabir oranında alınan vergi. Osmanlı Devleti’nin temel gelir kalemini oluşturan vergidir. Arazi para ile sulanıyorsa yirmide bir oranında verilir.

OSMANLI DEVLETİNDE ALINAN VERGİLER

Eski Yunan’da, vergileri toplayan ve bunları saymanlıklar arasında bölüştüren tahsildar …

Apodektes,
Sayman,
Vergi memuru.
Tahsildar,
Toplayıcı.
Alıcı,
Eski Yunan’da, vergileri toplayan ve bunları saymanlıklar arasında bölüştüren tahsildar.

Aristoteles, Atinalıların Devleti adlı kitabında bu tahsildarı ve göreVlerini aşağıda anlatmış; Arkhon (kral) bunların kiralarını ak tahtacıklara yazarak Meclis’ e bildirir. Bu gibi topraklar on yıl için kiraya verilirler. Para ödeme zamanı yine dokuzuncu prytanlıktır. Bu yüzden dokuzuncu prytanlıkta pek çok para toplanır. Üzerlerinde ödenecek paraların ve ödeme zamanlarının yazılı olduğu tahtacıklar Meclis’e verilir. Bunları yazıcı köle saklar. Paraların ödenme zamanı gelince yazıcı bu tahtacıkları bulundukları raftan indirerek apodekteslere (alıcılar) verir. Apodekteslere verilen bu tahtalarda yazılı olan borçlar o gün ödenmek ve ödendikten sonra silinmek zorundadır.

Paralar ödenmeden önce silinmemeleri için öteki tahtacıklar ayrı bir yerde bulunur. On apodektes vardır. Her kabileden birer kişi olmak üzere kurayla seçilirler. Bunlar poleteslerin yazdıkları tahtacıkları alırlar, verilen borçları Meclis’ in Meclis Konağındaki toplantısında silerler. Sonra tahtacıkları yazıcı köleye geri verirler.

Borcunu zamanında ödemeyen olursa adı tahtacıkta yazılı kalır. Böyle bir kimsenin borçlu olduğu paranın iki katını ödemediğinde hapse girmesi gerekir. Bu paraları Meclis toplar ve yasalar ona hapsetme yetkisini verir. Apodektesler vadesi gelen paraları aldıkları gün bunları ayrı ayrı memurluklar arasında bölüştürürler. Bölüştürdükleri paraların hesabını tahtacık
üzerine yazıp ertesi gün Meclis’e verir, toplantıda üyelerin önünde okurlar ve Meclis’ ten paraların bölüştürülmesinde özel bir kimsenin ya da bir memurun bir yolsuzluğunu bilen varsa söylemesini isterler. Bir kimsenin yolsuzluk ettiği sanılırsa bunu oya koyarak bir karara bağlarlar.Apodektes,
Sayman,
Vergi memuru.
Tahsildar,
Toplayıcı.
Alıcı,
Eski Yunan’da, vergileri toplayan ve bunları saymanlıklar arasında bölüştüren tahsildar.

Aristoteles, Atinalıların Devleti adlı kitabında bu tahsildarı ve göreVlerini aşağıda anlatmış; Arkhon (kral) bunların kiralarını ak tahtacıklara yazarak Meclis’ e bildirir. Bu gibi topraklar on yıl için kiraya verilirler. Para ödeme zamanı yine dokuzuncu prytanlıktır. Bu yüzden dokuzuncu prytanlıkta pek çok para toplanır. Üzerlerinde ödenecek paraların ve ödeme zamanlarının yazılı olduğu tahtacıklar Meclis’e verilir. Bunları yazıcı köle saklar. Paraların ödenme zamanı gelince yazıcı bu tahtacıkları bulundukları raftan indirerek apodekteslere (alıcılar) verir. Apodekteslere verilen bu tahtalarda yazılı olan borçlar o gün ödenmek ve ödendikten sonra silinmek zorundadır.

Paralar ödenmeden önce silinmemeleri için öteki tahtacıklar ayrı bir yerde bulunur. On apodektes vardır. Her kabileden birer kişi olmak üzere kurayla seçilirler. Bunlar poleteslerin yazdıkları tahtacıkları alırlar, verilen borçları Meclis’ in Meclis Konağındaki toplantısında silerler. Sonra tahtacıkları yazıcı köleye geri verirler.

Borcunu zamanında ödemeyen olursa adı tahtacıkta yazılı kalır. Böyle bir kimsenin borçlu olduğu paranın iki katını ödemediğinde hapse girmesi gerekir. Bu paraları Meclis toplar ve yasalar ona hapsetme yetkisini verir. Apodektesler vadesi gelen paraları aldıkları gün bunları ayrı ayrı memurluklar arasında bölüştürürler. Bölüştürdükleri paraların hesabını tahtacık
üzerine yazıp ertesi gün Meclis’e verir, toplantıda üyelerin önünde okurlar ve Meclis’ ten paraların bölüştürülmesinde özel bir kimsenin ya da bir memurun bir yolsuzluğunu bilen varsa söylemesini isterler. Bir kimsenin yolsuzluk ettiği sanılırsa bunu oya koyarak bir karara bağlarlar.

Fayans…

Çini,
Farsça çini,
Fayans,
Tabak.
Porselen.
Seramik.
Fransızca faience,
İngilizce: crockery, earthenware,
Almanca: Steingut

Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha, fayans.
Sırlı ve süslü, pişmiş balçıktan yapılan levha.
Farsça, çini, porselen; çömlek.
Sırlı ve süslü, pişmiş balçıktan yapılan.
Bir tür beyaz topraktan yapılmış saydam olmayan boyalı, pişirilerek taşlaştırılmış toprak işi.

Çini kelimesinin diğer anlamları;
Madeni çorap şişi, mil.
Bakır tabak.
Omuz.
Açık mavi.
Kalemin ucu.
Topaç.
Bilezik.
Küçük çaydanlık.

İstanbul’da Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan, 17. yüzyılda Kazancıoğlu Bahçeleri diye bilinen yerde bulunan saray …

Çırağan,
Çırağan Sarayı,
Kazancıoğlu Bahçeleri,
Çırağan sarayının bugün Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan yeri 17. yüzyılda Kazancıoğlu Bahçeleri diye bilinirdi. III. Ahmed buradaki mülkünü gözde Vezir-i Azam’ ı İbrahim Paşa’ ya hediye etmiş. İlk yalı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından eşi Fatma Sultan için inşa ettirildi.

Lale Devri’ nin en önemli simgelerinden birisidir. Çırağan Sarayı, Beşiktaş’ ta Çırağan Caddesindedir. Yüzyıllar boyunca pek çok padişaha ev sahipliği yapan Çırağan Sarayı, günümüzde otel olarak kullanılıyor. Birkaç kez restore edilen Saray, Fatma Sultan için inşa edilmiştir.

Lale Devri’nde Çırağan Sarayı’ nın önemli kabul edilmesinin sebebi ise 1718-1730 yılları arasında Saray’ ın bulunduğu yerde eğlenceler düzenlendiği için simge haline geldi. Çırağan, mum ve kandil ışığı altında yapılan gece eğlencilerine verilen isimdir. Saray, Farsçada ışık anlamına gelen Çırağan ismiyle anılmaya başlandı. Saraya bu nedenle Çırağan ismi verildi.

Sultan II. Mahmud 1834 yılında bu alanı yeniden yapılandırma kararı alır. Önce mevcut olan yalıyı yıktırır. Yapının etrafında bulunan okul ve cami ortadan kaldırılır ve mevlevihane yakında bulunan bir yalıya nakledilir. Abdülmecid 1857 yılında Sultan II. Mahmud’ un yaptırdığı ilk sarayı yıktırmış, batı mimarisi tarzında bir saray yaptırmayı planlamış ancak 1863 yılında vefat ettiğinden sarayın yapımı yarım kalmıştır. Abdülaziz, yeni sarayın inşaatını 1871 yılında tamamlatmış ancak stil olarak batı değil, doğu mimarisi seçiliş. Yapımına 1863 yılında başlanan Çırağan Sarayı 1871 yılında bitirilirken 2,5 milyon altın harcandı. 14 Kasım 1909 tarihinde Çırağan Sarayı Meclis-i Mebusan Binası olarak kullanılmaya başlandı. Bu dönemde sarayda II. Abdülhamid’ in büyük sanat koleksiyonundan Rembrandt ve Ayvazovski’ nin eserlerine yer verildi.

19 Ocak 1910 tarihinde Meclis-i Mebusan Salonu’nun üst bölümünde ve çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangınla saray 5 saat içerinde yandı I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul’un işgal altında bulunduğu dönem içerisinde Çırağan Sarayı harabeleri Bizo Kışlası ismiyle bir Fransız istihkam kıtası tarafından kullanıldı.

1930 yılında Saray’ ın bahçesi, Beşiktaş Futbol Kulübü tarafından Şeref Stadyumu adıyla bir futbol sahası haline getiridi. 1946 yılında Saray’ın bodrum katında bulunan Mevlevi dervişlerine ait mezarlar, altın aramak için yapılan kazılarda tahrip edildi aynı yıl içerisinde Saray çıkarılan bir kanunla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bırakıldı.

1987 yılında otel olarak kullanılmak amacıyla Japon Kumagai Gumi ve Türk Yüksel İnşaat tarafından restorasyonuna başlandı ve 1990 yılında otel, 1992 yılında ise Saray hizmete açıldı.

Saray’da bundan sonra yapılan renovasyon ise 20 Nisan 2006 yılında bitirildi.

1 398 399 400 401 402 1.728