Helikopter pisti…

Heliport,
Helibase,
İngilizce: heliport.
Fransızca: heliport.
Helikopter pisti.
Helikopterin iniş kalkış yaptığı özel alan.
Dikuçar pisti, alanı.
Helikopter alanı,

Yalnız helikopterlerin barınmaları, inmeleri ve kalkmaları maksadıyla hazırlanmış bir saha, helikopter limanı, helikopter meydanı, heliport, helikopter pisti. Heliportlar Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ICAO standartlarına uygun olarak yapılırlar.

Heliportlar; yer seviyesi heliportu ve yükseltilmiş heliport olmak üzere ikiye ayrılır. Yer seviyesi heliportları, yer ya da deniz, göl gibi su üzerine yerleştirilen heliportları, yükseltilmiş Heliport ise karada, yer seviyesinden yüksekte, taşıyıcı bir yapı üzerine yerleştirilen heliportu anlatmaktadır. Yüzen Heliportlarda iniş ve kalkışlar helikopter işletmecisi ve kaptan pilotun yetki ve sorumluluğundadır.

Heliportlarda bulunan pistlerin üzerinde genelde +(Haç) işaretinin ortasında H işareti bulunur. Bu işaretlerin bulunduğu pistin alanı 14 x 14 ile 24 x 24 metreleri arasında değişiklik göstermektedir. Küçük Heliportlara, Heliped denir. Gemilerde, ya da deniz üzerinde yapı üstüne yerleştirilmiş yüzen veya sabit heliporta, Helidek denir. Petrol ve gaz için kullanılır.

Helikopter,
Fransızca: helicoptere.
Helikopter ilk olarak Fransız pilot Paul Cornu tarafından kullanılmıştır. Helikopter kelimesi yunanca da hareketli kanatlar anlamında olan heliko pteron kelimesinden türetilmiştir. Dikey kalkış ve iniş yapabilen, havada sabit kalabilen, taşıma kuvveti oluşturan döner kanatlı, pervaneli hava araçlarına ise Helikopter denilmektedir. Helikopterde kanat, uçaktaki gibi sabit olmayıp hareketlidir. Hareketli bu kanatlar pervane şeklinde olup iki ya da daha fazla pervane parçasından (pal)’ den oluşur. Motor bu palleri çevirir. Prensip olarak alçak ve yüksek basınç alanları oluşumuna dayanan bir sistemle hareket ederler. Oluşan basınç farkı aracı taşıma kuvveti oluşturur. Helikopterin ağırlığına eşit bir taşıma kuvveti oluştuğunda helikopter havada askıda kalır. Bu kuvvet büyük olursa dikey olarak yükselir. Prensip böylece işler.

Sikorsky

Argoda sevgili…

Manita,
Yunanca: manitsa,
İtalyanca: mantenuta.
İngilizce: girlfriend
Fransızca: petite amie
Sevgili.
Partner, Eş,
Arkadaş, Dost
Yoldaş,
Sevgili, can, sevgilim, nonoş.
Manita, bir kişinin sevgilisi veya partneri için kullanılan bir argo terimidir. Manita kelimesi, İspanyolca mano (el) kelimesinden türemiştir. El ele tutuşmak anlamına gelir. Bu kelime, İspanyolca konuşulan ülkelerde yaygın olarak kullanılır ve zamanla diğer dillere de geçmiştir.
Sevgi, şefkat ve yakınlık duygularını ifade eder. Bazı durumlarda alaycı veya küçümseyici bir anlamda da kullanılabilir.

Argoda sevgili:
Sevgili, flört, kapatma.
Dalga, Bubuş, Gaco, Dava, Aftos, Nonoş.

Manitacılık:
Tanışıyormuş gibi yaparak veya çevredeki yandaşlarından destek alarak birinden para sızdırma işi, bir çeşit dolandırıcılık, manita.
Dolandırıcılık, yalan dolan, hile, düzen, dalavere.
Hırsızlık.

Çamurlu tatlı sularda yaşayan bir eklem bacaklı, tatlısu ıstakozu…

Kerevides,
Kerevit,
Karabida.
Karavide, Karavida,
Latince: Astacus fluviatilis
İngilize: crayfish, crawfish
Yunanca: karabida.

Pontus Rumcası: kerevit.
Tatlı su istakozu,
Tatlı suda yaşayan bir istakoz çeşidi, tatlı su istakozu.
Çamurlu tatlı sularda yaşayan bir eklem bacaklı, tatlısu ıstakozu.
Kabuklular sınıfından, çamurlu tatlı sularda yaşayan bir eklem bacaklı.
Kerevit, Astacoidea ile Parastacoidea üst familyalarından on ayaklı kabuklu (Rapu) türlerinin ortak adıdır. Kerevit, Astacoidea ile Parastacoidea üst familyalarından on ayaklı kabuklu türlerinin ortak adıdır. Kerevitler (tatlısu ıstakozları), yengeçler ve deniz ıstakozları gibi diğer kabuklulara benzer şekilde çoğalırlar. Türkiye’ de kerevit ismiyle bilinen Doğu Avrupa kerevitidir.

Tatlısu Istakozu

Organ…

Aza,
Uzuv,
Örgen,
Organ,
Fransızca: organe,
İngilizce: member, part of the body, organ; limb,
Arapça: aza.
Arapça, Uzv sözcüğünün çoğuludur.
Vücudu meydana getiren parçalar, organlar; organ
Vücudun, belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenmiş bölümü; aza, örgen, uzuv.
İnsan veya hayvanda beden, baş, kol ve bacakların oluşturduğu bütün; eğin, ten.

Aza sözcüğünün başka anlamları:
Bir görevi, bir işi yerine getirmekle yükümlü kuruluş.
Yas, matem.
Baş sağlığı.
Baş sağlığı dileme, taziye.
Ölü için ilk gün yapılan tören.
Bir bütünün parçaları.
Herhangi bir kuruluş, birlik, komisyon vb.ne bağlı olan kimse, üye.
Üye,
Kertenkele.
Uzuvlar, organlar, üyeler.
Vücutta belli bir işlevi yerine getiren bölüm.
Bedenin her bir uzvu.

İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti…

Fani,
İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti.
İnsan gözü 380-740 nm (nanometre) arasındaki dalgaboylarına duyarlıdır. Bu bandın uç noktalarında duyarlılık düşüktür. Maksimum duyarlıklığın olduğu dalgaboyu (aydınlık ortamda) 555 nm tedir. Bu dalgaboyu yeşil renk bölgesindedir.

Fani sözcüğünün başka anlamları:
Fransızca: phanie
Arapça: fani.
Karşıtı: Baki.
Arapça, tükenmek, yok olmak anlamındaki fena kelimesinden türetilmiştir.
Ölümlü, muvakkat, kaybolan, gelip geçici, devamlı olmayan, yok olup giden.
Muvakkat, kaybolan, gelip geçici, devamlı olmayan, misafir.
Son bulucu, sonlu, ölümlü, kalımsız, baki olmayan.

Gelip geçici, sonlu, sonu gelen ve yok olan.
Yok olucu, geçici, devamlı olmayan.
Geçici, ölümlü, yok olucu.
Ölümlü.
İnsan.

1 2 3 4 5 1.719