Kafkasların ve Rusya’nın buzullarla kaplı en yüksek dağı…

Elbruz,
Elbruz (Elbrus) Dağı,
Bengü dağ,
Gürcüce: İalbuzi
Çerkesçe: Oşhamaf (Oşhamaho);
Kutlu (Uğurlu) Dağ,
Cebelül Elsina (Dillerin Dağı).
Ruhların Kralı, Tanrıların Tahtı, Mutluların Yeri, Kutsal Yükseklik anlamları verilmiştir.

Rusya’ nın, Kuzey Kafkasya bölgesinde Kabardey-Balkarya’ dadır. Gürcistan sınırının 11 km kuzeyinde, Tiflis’ in yaklaşık 270 km kuzey batısındadır. Kafkasların ve Rusya’ nın en yüksek dağı olan Elbruz’ un batı zirvesi; 5.642 m. ve doğu zirvesi: 5.621 m olmak üzere, iki zirvesi vardır. Elbruz; faal olmayan, yoğun olarak (145 km²) buzullarla kaplı, çift zirveli bir strato volkandır.

Doğu zirvesine ilk çıkış, 1829 yılında Kabardey Çerkes’ i Killar Xhaçirov tarafından, Elbruz’ un eteğindeki Rus general Emanuel’ in kampından zirveye tırmanılmıştır. Dağın 5.642 m yükseklikteki batı zirvesine ilk tırmanış ise, 1874 yılında İngiliz Frederick Gardiner, Florence Crauford Grove, Horace Walker ve İsviçreli Peter Knubel tarafından başarılmıştır. II. Dünya savaşında, Elbruz dağı 1943 yılına kadar Alman işgali altında kalır. Sonra yeniden Sovyet’ lerin kontrolune geçer.

Nar çiçeği renginde bir süs taşı…

Grena,
Süleyman Taşı,
Lal taşı,
Nartaşı,
Spinel,
Fransızca: grenat,
İngilizce: garnet,

Bir çeşit süs taşı.
Nar çiçeği renginde bir süs taşı.
Nar renginde süs taşı.
Nar çiçeği renginde olan, mücevhercilikte kullanılan, sert, cam gibi şeffaf, çeşitli renklerdeki silikatların ortak adı.
Alüminyum silikat ile kalsiyum, magnezyum, demir, manganez vb. madenlerden birinin birleşmesinden oluşmuş çeşitli renkteki mineral.
Kübik sistemde yer alan, değişken bileşimde doğal silikat.
Başkalaşım kayaçlarının bileşim öğesi olan karmaşık bileşimli mineral kümesi.
Grenalar, kübik sistemde billurlaşan silikatlardır.
Kimyasal formülleri (X32+ Y23+ Si04)3 olarak gösterilebilir.

Lal (Grena);
Parlak kırmızı renkte ve saydam bir taştır. Sertliği 7,5’ tir.

Denizde açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla ve sürekli belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener…

Çakar,
Şimşekli Fener,
Deniz feneri.
Flaş,
Denizde açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla ve sürekli belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener.
Belirli aralıklarla yanıp sönerek denizdeki taşıtlara yol gösteren, genellikle ufak fener.

Çakar sözcüğünün başka anlamları:
Kıvılcım,
Şimşek.
Belirli araçların trafikte üstünlük sağlamak için kullandığı, yanar dönerli kırmızı ve mavi ışık; çakar lamba.
Genişliği on, uzunluğu yaklaşık iki yüz elli kulaç olan balık ağı.
Çok derin olmayan açık denizlerde alamana ağı tarzında kullanılan büyük balık ağı.
Uskumru avlamağa yarayan bir çeşit ağ.

Sunma, tanıtma…

Takdim,
Arapça: takdim
Bir şeyi karşılıksız olarak birine verme.
Tanıtma.
Tanıştırma.
Öne alma, önceye alma.
Sunma, sunuş.
Öne alma, önceye alma.
Bir şeyi karşılıksız olarak birine verme, sunma.
Tanıtma, tanıştırma.
Küçük bir kimseyi yaş, amel, mevki ve takva itibariyle büyük bir kimse ile tanıştırmak
Arzetmek.
Sunmak.
Bir büyüğün önüne geçip bir şey vermek.
Öne geçirmek, bir şeyi başka bir şeyden önde tutmak.

Teslif,
Kendinden büyük ve üstün bir kimseye verme, sunma:
(Bir kimse veya şeyi) Birine tanıtma, tanıştırma
Öncelik tanıma, öne alma.
Bir kitabın başında yer alan, eseri ve içindeki konuları açıklayıcı bölüm, methal, giriş.

İşlemez durumda olma…

Felç,
İnme.
Nüzul,
Paraliz,
Falic,
İşlemez durumda olma.
İşlemez duruma gelmek, durmak.
Felç, inme
İngilizce: palsy, paralysis, stroke.
Rusça: paraliç.
Latin: paralysis,
Arapça: felç, felc.
Arapça bölmek, iki parçaya ayırmak anlamındaki felc kelimesinden türetilmiştir.
Vücudun bir bölümünde veya tamamında hareket ve hissetmenin kalkması, inme, nüzul, paraliz.
Arapça’ da bu hastalığın adı falic’ dir.
Vücudun bir kısmında veya bütününde hareket ve hissin azalması veya kaybolması, inme, nüzul.
Bir kas veya kas grubunu uyaran sinir merkezlerinin veya sinir liflerinin tahrip olması sonucu iskelet kaslarının kısmen veya tamamen kontraksiyon yapamaması durumu, paraliz, flasid paralizis, strok, hlk. inme.
Sinir veya kaslardaki hasar veya doku bozukluğu sonucu hareket işlevlerindeki tam veya kısmi bozukluk.

Felç gelmek:
Bir kimsenin vücudunun bir kısmı veya bütünü felç olmak.

1 4 5 6 7 8 1.649