Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan ilk konservatuvar…

Darülbedayi,
Darü’l-bedayi-i Osmani,
Osmanlı’ nın ilk tiyatro mektebi.
André Antoine, okulu kurmak için Paris’ ten davet edilmişti. 27 Ekim 1914 tarihinde Türk tiyatro tarihinde bir dönüm noktası olan Darülbedayi-i Osmani kuruldu. İstanbul Şehremini Cemil (Topuzlu) Paşa Darülbedayi’ yi belediyeye bağlı bir kurum olarak kurdu. Bir yıl sonra düzenli temsillere başlayan Darülbedayinin ilk sahnelediği oyun, Hüseyin Suat (Yalçın) tarafından Fransız yazar Émile Fabre’ den Türkçeye uyarlanan ve Tepebaşı Kışlak Tiyatrosu’ nda sahnelenen Çürük Temel’ dir. 20 Ocak 1916 günü sahnelenen bu piyeste sahne alan sanatçılar arasında Muhsin Ertuğrul ve Burhan Arpad da vardır.
İstanbul’ da Şehir Tiyatroları Sahnelerinden biri Muhsin Ertuğrul’ un adını taşır.
Halen İstanbul Şehir Tiyatroları adıyla varlığını sürdüren sanat kurumu.
Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan ilk konservatuvardır.

Eski dilde ağız…

Fem,
Ağız,
İngilizce: mouth,
Fransızca: bouche,
Almanca: mund
Latince: os.
Rusça: rot.
Dehan(Dehen),
Şive, aksan.
Oral,
Dudak,
Munsap,
Cidal, Cicip,
Çene, Çekiş,
Delta, Damak,
Gaga, Geniz,
İfham,
Yutak,
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ.
Bir hayvanın besinini aldığı açıklık; dudaklar arasındaki açıklık.

Ağız sözcüğünün yörelerizdeki halk ağzında diğer anlamları:
Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı.
Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer.
Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı.
Kesici aletlerin keskin tarafı.
Bıçakların keskin kısmı.
Üslup, ifade biçimi.
Top, tüfek vb. silahlarda namlunun ucu veya açık olan kısmı.

Şive, aksan.
Ezgi, musiki makamı.
Şive, bir bölgenin özel konuşma ve söyleme tarzı.
Belli yerleşim bölgelerine özgü, yazı dili haline gelmemiş dil; diyalekt.
Bir bölgenin müzik kültüründe görülen söyleyiş özelliklerinin tümü.
Tarihsel gelişim ve bölge etkisiyle, bir anadilin lehçesi içinde ses, yapı yönünden görülen küçük ayrılıkların her biri.

Pekmez kaynatılırken tavaya konulan bir kaynatmalık şıra,
Ekmekçilikte fırına her seferde atılan ekmek.
Fırında bir kezde pişirilen ekmek sayısı.
Bir bel ağzının açtığı arktan akan su.
Ormandan açılmış boz tarla.
Ortasında suların toplandığı bir toprak bulunan çepeçevre dağların bu toprağa bakan yamaçları, aklan, koyak.
Ekin biçilirken orakçı, tırpancının ilk başladığı yer veya bu şekilde tarla içinde açılmış yol.
Birkaç tarlanın bir arada bulunduğu tarım bölgesi.
Budanan bağ çubuğunun ucundan göze kadar kuruyan kısmı.
Sağmal hayvanlarda doğumdan sonra alınan koyu, sarımtrak ilk süt.
Yavrulayan hayvanların ilk sütü.
Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü.
Sığırların ağzında görülen bir hastalık.

Sınır, uç, hudut.
Uç, kenar, başlangıç.
Sefer, defa, kere.
Öğüt, nasihat.
Yavaş, ağır.
Başlangıç, ilk.
Yersiz övgü.
Ayakkabı kenarı.
Giriş yeri.
Kavşak.

Teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişimde kullanılan ve özellikle elektronik aletler aracılığı ile düzenli bir biçimde işlenmeyi öngören bilim…

Bilişim.
Bilgi bilimi.
Enformatik.
İnformatik,
Fransızca: informatique,
İngilizce: informatics.
Bilişim kavramı, 1957 yılında ilk kez Alman bilgisayar bilimcisi Karl Steinbuch tarafından kullanmıştır.

Bilginin özellikle teknolojik araçlar yardımıyla düzenli bir şekilde, akla uygun ve sistematik olarak işlenmesidir.
Bilişim, insanların ihtiyacı olan bilginin üretilip depolanması ve sunulması için uygulanan yöntemlerdir.
Bilişim, insanların kullanmaya ihtiyaç duyduğu bilginin teknolojik araçlar kullanılarak işlenmesi, depolanması ve sunulması ile ilgilenen bir bilim dalıdır.
İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi; enformatik.
Bilgi olgusunu, bilgi saklama, erişim dizgeleri, bilginin işlenmesi, aktarılması ve kullanılması yöntemlerini, toplum ve insanlık yararı gözeterek inceleyen uygulamalı bilim dalı.

İnsanların teknik, ekonomik ve sosyal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, özellikle elektronik laboratuar aracılığıyla, düzenli ve akılcı bir biçimde işlenmesi bilimidir.
Teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişimde kullanılan ve özellikle elektronik aletler aracılığı ile düzenli bir biçimde işlenmeyi öngören bilim.
Bilginin bilgisayar vb. elektronik cihazlarla toplanması, işlenmesi, saklanması ve gelişen iletişim teknolojileri aracılığıyle paylaşılması.

Bilişim, bilginin toplum yararına ve insanların ihtiyaçları doğrultusunda işlenmesi anlamına gelir. Bilişim denildiğinde akla sadece bilgisayarlar gelmemelidir; bilgisayarların donanımları, yazılımları, ağ sistemleri vb. her alan bilişim kapsamında değerlendirilir.

Kalpteki sol kulakçık ile sol karıncık arasında bulunan kapak…

Mitral,
Fransızca: mitral.
İngilizce: mitral valve.
Mitral Kapak.
Mitral kapakçık.
Kalpte sol kulakçık ile sol karıncık arasında bulunan ve kanın akışını düzenleyen, iki yaprakçıktan oluşan kapak. Görevi; kanın sol kulakçıktan sol karıncığa geçişini düzenlemek ve geriye kaçışını engellemektir.

Kalbin odacıkları arasındaki kan geçişleri kapaklar yardımıyla sağlanır. Bu kapaklar kanın geçmesi gereken yöne açılıp, sonrasında sıkıca kapanan tek yönlü kapılardır. Kalpte 4 adet kapakçık bulunur. Bu kapakçıklar aort kapak, mitral kapak, triküspit kapak ve pulmoner kapaktır.

Mitral kapakçık, kalbin sol kulakçık ile sol karıncık arasında yer alan ve kanın akışını düzenleyen bir kapaktır. Bu kapak, akciğerden gelen temizlenmiş kanın sol karıncığa geçmesini sağlar ve kalp kasıldığında kapanarak kanın geriye kaçışını engeller.

Mitral kapak yetmezliği, kalbin sol odacıkları arasındaki kapağın tam olarak kapanmadığı ve kanın geriye doğru sızdığı bir tür kalp hastalığıdır.

Büyükbaş hayvanların işlenmiş derisi…

Kösele,
Gön.
Gön, kösele.
Mostra, gön,
Gusale.
İşlenmiş deri.
Hayvan derisi.
Ham kösele, deri.
Tabaklanmış deri.
Yaş hayvan derisi.
Deri.
Cilt, ten.
Eski sözlüklerde ham kösele, deri olarak geçer.
Farsça: gosale, gevsale.
Bulgarca: koselè, kjuselè
Sırpça: ćusèle.
İngilizce: leather,
Fransızca: cuir.
Büyükbaş hayvanların işlenmiş derisi.
Köseleden yapılmış olan.
Büyükbaş hayvanların ayakkabı, çanta, koşum vb. yapımında kullanılan işlenmiş derisi.
Ayakkabı tabanı, bavul, çanta vb. yapımında kullanılan, öküz, manda gibi büyükbaş hayvanların işlenmiş derisi, gön.
Kösele, ufak ve büyük baş hayvan derisinden çeşitli bitkisel tanen ve kimyevi materyallerle (krom) üretilen bir tür malzemedir. Oldukça dayanıklı ve sert bir yapıda olup genellikle ayakkabı tabanında, kemer, kayış yapımında kullanılan deri.

Kösele sözcüğünün yörelerimizde başka anlamları:
Çok güzel.
Kesici araçları bilemeye yarayan bir çeşit taş, bileği taşı.
Kunduracıların, üstünde kösele dövdükleri taş
Mermerleri parlatmakta kullanılan kefeki taşı
Avadanlıkların ağızlarındaki pürüzleri düzeltmek ve inceltmek için kullanılan bir tür taş.
Perdah yapmak, kesici aletleri bilemek için kullanılan bir nevi kumlu taş.
Harmanda kullanılan büyük kalbur, gön.
Develerin yediği ve kitre denilen bir çeşit zamk yapılan dikenli bir bitki, gön.
Yumuşak olması gerekirken çok sert olan şeyler, özellikle yiyecekler için kullanılır.

Kösele suratlı:
Utanmaz, sıkılmaz

Ülkesinde fizik biliminin gelişmesini sağlayan Hint fizikçi…

Raman,
C. V. Raman,
Chandrasekhara Venkata Raman,
(சந்திரசேகர வெங்கட ராமன்),
(D. 7 Kasım 1888 – Ö. 21 Kasım 1970),
Ülkesinde fizik biliminin gelişmesini sağlayan Hint fizikçi.
Raman etkisi ve Raman saçılması olarak literatüre geçen, ışığın saydam bir malzemeden geçmesiyle bir kısmının bükülerek farklı dalga boyları oluşturması keşfiyle 1930 yılında Nobel Fizik Ödülü’ nü kazanmıştır.

C.V. Raman, akustikler, ultrasonik, optikler, manyetik ve kristal fiziğinde çok önemli buluşlar ve araştırmalar yapmıştır.
Hindistan’ ın ilk Nobel Ödülü kazanan ve dünyaca tanınan fizikçisi, Venkata Raman, 7 Kasım 1888 yılında Trichinopoly, Tamil Nadu, Güney Hindistan’ da matematik ve fizik öğretim görevlisi Chandrasekhara Ayyar ile Parvathi Ammal çiftinin çocukları olarak doğdu. 6 Mayıs 1907 yılında evlendi.

21 Kasım 1970 tarihinde kalp yetmezliği nedeniyle öldü.

Aldığı ödüller:
1924 Royal Society Üyesi.
1928 Matteucci Madalyası,
1929 Britanya İmparatorluğu Şövalye.
1930 Hughes Madalyası,
1930 Nobel Fizik Ödülü.
1948 Hint Bilim Derneği Kurucu-Üyesi

1 2 3 1.831