Sülükle tedavisiye verilen ad…
Hirudoterapi,
(Hirudo Medicinalis ),
Sülüklerle yapılan tedavi, Hirudoterapi en eski tedavi yöntemlerinden biridir. İlk olarak M.Ö. 1567 – 1308 yıllarında Eski Mısır’da kullanıldığına dair Firavunların mezar taşlarında Hirudoterapi resimleri bulunmuştur.
Sülüklerle tedavi eski Hindistan, Yunanistan ve İtalya’ da yaygın olarak uygulanmıştır. Claudius Galenus (2. yy) , Antillus (4.yy), Aesiya (5.yy), Avisena (10-11. yy) bu yöntemi uygulayanlar arasındadır.
Sülükle tedavi anlamına gelen Hirudoterapi, antik çağlardan beri hekimler tarafından tedavi aracı olarak kullanılmıştır. Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar MÖ. 15. yüzyılda yaşamış Babil’li hekimlere kadar gitmektedir.
Bugün sülük tedavisi biyolojik etkileri açısından “benzeri olmayan” bir tedavi yöntemi olarak nitelendirilmektedir. Almanya’da 300’ü aşkın Hirudoterapi Kliniği vardır. Sadece Avrupa yılda 100 milyon sülük kullanmaktadır. Amerika’da sülük tedavisi uygulayan hekimlerin kurduğu derneğin 1000’den fazla üyesi vardır ve 2004’te Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) sülük tedavisini akredite etmiş ve Avrupa’daki gibi eczanelerde satılmasına izin vermiştir.
Gözleri ve işitme organları olmayan bu canlıları bu kadar değerli bir tedavi aracı haline getiren nedir?
Sülükler, kan emerken vücuda kendi ürettikleri salgıyı verirler. Bu salgı şu ana kadar izole edilebildiği kadarıyla yüze yakın biyoaktif madde içermektedir. Bu maddelerin bir kısmı kanın pıhtılaşmasını engellerken bir kısmı oluşmuş pıhtıları eritmekte, birkaçı ağrı kesici özellikler sergilemekte, bir bölümü de kan basıncını dengelemektedir. Ayrıca sülük tedavisinin antidepresan, antibakteriyel, antioksidan etkinliği de yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur.
Bu özellikleri itibariyle sülük tedavisi; varis, hemoroid, derin ven trombozu ve periferik arter tıkanıklıkları gibi damarsal sorunlarda, artroz ve artrit gibi iskelet sistemi hastalıklarında, egzama, sedef hastalığı başta olmak üzere birçok cilt hastalığında, glokom ve retinal arter tıkanıklığı gibi tedavisi neredeyse imkansız göz hastalıklarında başarıyla kullanılmaktadır.
Sülük tedavisi uygulamasında dikkat edilmesi gereken noktaların başında hastanın anemi (kansızlık) sorununun olmaması, kanı sulandırıcı ilaç kullanmıyor olması, pıhtılaşmaya engel bir hastalığının bulunmaması ve vücudunda aktif bir kanama odağının bulunmaması gelir.
Gebelerde ve emziren annelerde, kontrolsüz diyabet hastalığı veya kalp yetmezliği olanlarda da sülük tedavisi uygulanmamalıdır. Bir hastada kullanılan sülükler kesinlikle başka bir hastada kullanılmadan imha edilmelidir. Böylece kan yoluyla bulaşan hastalıkların geçişi engellenerek güvenli bir tedavi sağlanmaktadır.