Tandırda ya da fırında pişen ufak, yuvarlak, kalınca ekmek, yağsız halka …

Kakala,
Tandır ekmeği,
Tandırda ya da fırında pişen ufak, yuvarlak, kalınca ekmek, yağsız halka.
Tandırda ya da fırında pişirilen ufak, yuvarlak ve kalınca bir ekmek.
Mayalı hamurdan yumurta büyüklüğünde pişirilen ekmek.

Kakala sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Toprak tencere.
Hafif yağan dolu.
İri dolu tanesi.

İslam dininden önce Hicaz’da yaşayan Arap şairlerine verilen ad…

Şuara,
Arapça: Şairin çoğul şekli şuara.
Şairler,
Ozanlar,
İslam dininden önce Hicaz’ da yaşayan Arap şairlerine verilen ad.

Şuara-yı Cahiliyye:
İslamiyet’ ten önce Cahiliye devrinde yaşayan Arap şairlerine verilen ad.

Şuara:
Kur’an’ın 26. suresidir. Bu sürenin Mekke döneminde indirildiğine inanılır. Surede şairlerin kötülüğünden ve yalancı oluşlarından bahsedilmesinin yanında Musa, Harun, Firavun mücadelesi, İbrahim, Nuh, Hûd, Salih, Lut ve Şuayb gibi peygamber kıssaları anlatılmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde başbakanlığa verilen ad…

Sadaret,
Sadrazamlık,
Vezirlik,
Başvezirlik,
Başbakanlık.
Başbakanlık makamı.
Arapça: sadaret, vekil demektir.
Fransızca: grand vizirat.
İngilizce: grand vizierate.
Arapça: sadr, baş, ön, reis anlamındadır.

Başbakanlık, Sadrazamlık, Vezirlik, Başvezirlik. Osmanlı, imparatorluğu’ nda başbakanlığa verilen ad.
Osmanlı Devleti’ nde başbakanlığa verilen ad.
Osmanlı Devleti zamanında Başvekillik makamına verilen isim.
Öne geçme, başta bulunma.

Eski dilde; başta bulunmak, öne geçmek.
Osmanlıda sadrazamlık makamıdır.
Bir mecliste veya protokolde öncelik, saygınlık
Sadrazamlık makamı.
Sadrazamın makamı veya görevi; sadaret.
Öne geçme, başta bulunma
Osmanlı İmparatorluğunda başvezirliğe, sadrazamlığa verilen ad.

Sadarete geçmek:
Sadrazam olmak.

Sadaret Kethüdası:
Osmanlı Devleti’ nde İçişleri Bakanlığı’na denk gelen makama verilen ad.

Sadaret kürkü:
Sadaret makamına getirilen kimseye padişah tarafından giydirilen kürk.

Ağacın kuvvetli ve düz sürgünü…

Şimal,
Ağacın Kuvvetli Ve Düzgün Sürgünü.
Ağacın kuvvetli ve düz sürgünü.

Budak:
Ağacın dal olacak sürgünü.
Ağaç, botanikte çoğu türünde dalları ve yaprakları destekleyen uzun bir sürgüne ya da gövdeye sahip çok yıllık bir bitkidir.
Filiz; yeni sürgün, küçük, körpe dal ve yaprağa; taze ağaç ve çiçek fidanına verilen addır.

Şimal sözcüğünün halk dilinde diğer anlamları:
Lübnan’da bir ilin adıdır.
Şimal, kuzey anlamına gelmektedir.
Kuzey,
İngilizce: north
Fransızca: nord
Arapça: şimal.
Eski dilde, kuzey.
Kuzey; sol; sol taraf.
Sol, sol taraf.
Sağın ve cenubun zıddı.
Cenub; Güney.
Dört ana yönden biri, yüzünü doğuya dönen kimsenin sol tarafına düşen cihet, kuzey.

Nereden aklımda kaldıysa bir şairimiz şöyle demiş;
Bizim oralarda şimal rüzgarları eser, onun için çatlaktır dudaklarım.

Dokuma tezgahı ayaklığı…

Basarık,
Ayakçak,
Pedal,
İngilizce: pedal, treadle.
Dokuma tezgahı ayaklığı.
Dokuma tezgahlarının ayaklığı.
Piyano ayaklığı gibi çifte ayaklık.
Çulha tezgahının ayaklığı.
Çulhalık(çulfalık) ayaklığı.
Halk ağzında Bornova -İzmir ve Samsun yörelerinde dokuma tezgahlarının ayaklığına basarık denir.
Ayakla işletilen makinelerde ayağın bastığı yer, ayaklık, pedal.

1 2 3 1.850