Sigorta senedi…

Poliçe.
Senet,
İtalyanca: polizza,
İngilizce: policy,
Fransızca: politique,
Sigorta senedi.
Sigorta poliçesi,
İngilizce: insurance policy.

Poliçe, Türk Ticaret Kanunu’ nda düzenlenen, keşideci (düzenleyen), muhatap ve lehtardan oluşan, üçlü bir havale ilişkisini barındıran bir kambiyo senedi türüdür.
Belirli bir sürenin sonunda belirli bir parayı kendi adına veya bir başkasının emrine ödemesi için alacaklının borçluya yazdığı bildiri.
Alacaklının borçluya yazdığı ve belli bir süre sonunda belirli bir parayı kendisine ya da kağıdı elinde bulundurana ödemesini bildiren, belli bir biçimi bulunan ve borç karşılığı olarak elden ele geçirilebilen kağıt.
Belirli bir sürenin sonunda belirli bir parayı kendi adına veya bir başkasının emrine ödemesi için alacaklının borçluya yazdığı bildiri.

Sigorta poliçesi, sigortalının korunması için gerekli teminatların, sözleşmenin yazılı belgesidir.
Sigorta poliçesi, sigortacı ile poliçe sahibi arasında, sigortacının yasal olarak ödemek zorunda olduğu talepleri belirleyen bir sözleşmedir. Sigortacı, prim olarak ilk ödeme karşılığında, poliçe dili kapsamındaki tehlikelerden kaynaklanan kayıpları ödemeyi taahhüt eder.

Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan büyük bir kuş…

Anka,
Simurg,
Feniks,
Phoenix,
Zümrüdüanka,
Arapça: anka.
İngilizce: Phoenix, Phe (Phoenicis),
Fransızca: Phenix,
Latince: Phoenix.

Efsanevi bir kuş.
Efsanevi yaratık.
Pers mitolojisi ve edebiyatına dayanan, efsanevi, iyicil bir kuştur.
Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan büyük bir kuş.
Eski Mısır mitolojisindeki Feniks ve Türk mitolojisindeki Hüma kuşu veya Tuğrul gibi kuşlarla benzer özellikler taşır.

Zümrüdüanka:
Anka kuşu, mekanı Kafdağı olarak rivayet edilir. Kafdağı yeşil zümrütten oluştuğu için bu kuşa Zümrüdü Anka denmesine neden olur. Zümrüdüanka adıyla bilinen bu kuşa, cennet kuşuna benzer yeşil bir kuş olduğu için bu ad verilmiştir. Devlet kuşu da denilen Hüma kuşu, Türk ve İran mitolojilerinde kuşların en asili olarak bilinir.

Anka sözcüğünün başka anlamları:
Ahmak, sersem, akılsız, dangalak, angıt.
Bir takımyıldızın adı.

Denk, eşit, eş olan…

Tay,
Denk eş.
Eş, eşit.
eş; yoldaş; akran.
Denk, eşit, eşgulun.
Denk, eşit, eş olan.
Eşit, denk, yaşıt.
Yaşıt, akran, zamane.
Hayvanın bir yanındaki yük.
Hayvanın iki tarafına yüklenen yükün bir tarafı, denk.
Hayvan yükünün bir dengi; denk, eş, misil.
At veya eşek yükü; ağırlık.
Denk, çuval.
Yan, taraf.

Tay:
Farsça: tay.
At yavrusu.
Üç yaşına kadar olan at yavrusu.
1-3 yaş arasındaki at yavrusu.
Bir yaşından küçük her iki cinsiyetteki genç atlara verilen ad.

Tay, sözcüğünün halk dilinde diğer anlamları:
Elde dokunmuş çuval.
Dürüp bükme.
Tütün dengi.
Bir küfe ağırlığında.
Çift olan şeyin teki .
Kesilmiş tahtalık ağaç.
Babasız çocuk.
Üvey çocuk.
Ot ya da ekin yığını.
Çuval.
Taraf.
Kadın için kısrak ile eşanlamlı kullanılan bir sıfat.

İran ve Azerbaycan’ da köy isimleri olarak kullanılıyor.
Vietnam’ da yaşayan bir etnik grubun adı ve bu gruba ait bir dilin adıdır.
Kanada’ nın Ontario eyaletinde bir kasaba ve İskoçya’da bir nehir adıdır.

1879-1952 yılları arasında yaşamış, İsveçli politik iktisatçı ve iktisat tarihçisi…

Eli Filip Heckscher,
(D. 24 Kasım 1879, Stokholm – Ö. 23 Aralık 1952, Stokholm)
İsveçli politik iktisatçı ve iktisat tarihçisi.
24 Kasım 1879 tarihinde Stokholm’de tanınmış bir Yahudi ailede doğdu. Uppsala Üniversitesi ve Göteborg Üniversitesi’ nde eğitim gördü. 1907 yılında Uppsala Üniversitesi’nde doktorasını yaptı. 1909 – 1929 yılları arasında Stockholm İktisat Okulu’ nda Politik iktisat ve İstatistik profesörlüğü yaptı. 1929-1945 yılları arasında iktisat tarihi kürsüsünde çalıştı ve emekli oldu.

Heckscher’ in birçok dile çevrilmiş 1148 kitap ve makalesi yayınlanmıştır. Heckscher, Bertil Ohlin ile birlikte geliştirdiği uluslararası ticareti açıklayan model ile tanınır.
23 Aralık 1952 tarihinde Stokholm’ de öldü.

Kitapları:
Merkantilizm,
İsveç’in İktisat Tarihi.

Bir çocuğa süt veren ve bakan cariye, süt nine…

Taya,
Daye,
Dadı,
Cariye,
Süt nine.
Sütanne.
Dadı, sütnine.
Hizmetçi.
Koruyucu.
Hastabakıcı kadın.
Farsça: daya, daye.
Çocuk bakıcısı, dadı.
Çocuk bakıcısı, mürebbiye.
Bir çocuğa süt veren ve bakan cariye, süt nine, daye.
Kendi yavrusundan başka bir yavruya daha süt veren doğum yapmış hayvan.

Taya sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Ot ya da ekin yığını.
Örülmüş ot yığını,
Ot yığını.
Fide.
Kavrulmuş etin eriyen yağı,
Asalak, sığıntı.
Çeltiği sapından ayırmak için kullanılan çatallı ağaç.
İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuk.
Pirinci sapından ayırma.
Ot veya sapı yığmak,
Yük bağlık ot veya 30-65 bağlık buğday yığını,
Biçilmiş ekin yığını.

Dil bilimi…

Lisaniyat,
Lengüistik,
Filoloji.
Dil bilimi.
Dilçilik,
İlmül lisan,
Arapça: lisaniyyat.
İngilizce: linguistics, philology.
Fransızca: linguistique, langue,
Almanca: sprachwissenschaft,
Rusça: lingvistika.
Dilleri inceleyen ilim kolu, dil bilimi, lengüistik.
Dillerin yapısını, gelişmesini, dünyada yayılmasını ve aralarındaki ilişkileri ses, biçim, anlam ve cümle bilgisi bakımından genel veya karşılaştırmalı olarak inceleyen bilim; genel dil bilimi, lisaniyat, filoloji, lengüistik.
Lisaniyat, XX. yüzyıl Türkçesi’nde filoloji karşılığı olarak kullanılmıştır.
Sosyal bir kurum olan dilin genel ve özel niteliklerini ve dil olaylarını inceleyen; dillerin doğuşlarını, zaman içindeki gelişmelerini, yeryüzündeki yayılışlarını ve aralarındaki ilişkileri araştıran ve niteliği bakımından diğer birtakım bilim dalları ile de yakın ilişkileri bulunan bilim dalı.

1 2 3 1.856