Zeus’un ölümlü aşıklarından biri…

İo,
Phoronis,
Bir Argos prensesi.
Argos kenti kralı, İnakhos’ un güzel kızı.
Yunan mitolojisinde Zeus’ un ölümlü aşıklarından biri.
Erkek kardeşi Phoroneus olduğu için, İo, ayrıca Phoronis olarak da bilinir.
Yunan Mitolojisinde Inachus’ un kızıdır ve nehir tanrısıdır. Zeus Hera onu yakalamasın diye hemen kızı beyaz bir ineğe dönüştürür.

Eski Japonya’ da soylular sınıfı.
Jüpiter gezegeninin, uzayın en kızgın kayası olan uydusu.
Astronom Simon Marius 1614 yılında Jüpiter’ in uydusuna İo, adını vermiştir.

Türk tiyatrosunun çağdaş bir yapıya kavuşmasına büyük katkısı olan ve “Güllü” lakabıyla da tanınan Osmanlı tiyatro oyuncusu ve yönetmeni…

Agop,
Agop Vartovyan.
Güllü Agop,
Agop Ağa,
Mehmet Yakup,
Güllü Yakup Efendi.
(D. 1840 Beşiktaş, İstanbul – Ö. 1902, İstanbul),
Osmanlı dönemi tiyatro oyuncusu ve yönetmeni ve Türk tiyatrosunun kurucularındandır.

Güllü Agop, 1840 yılında İstanbul’ da doğdu. Asıl adı Agop Vartovyan’ dır. Güllü Agop’ a Güllü, denilmesinin sebebi, soyadındaki vartov kelimesinin Ermenice’ de gül anlamına gelmesindendir. Ermeni Mektebi’ nde okudu. 1861-1862 yılları arasında Balıkhane’ ye memur oldu. En büyük zevki ise tiyatroya gitmekti. Bu arada kendi isteğiyle Müslüman olarak Güllü Yakup Efendi adını aldı.

Gedikpaşa Tiyatrosu’ ndan sonra Osmanlı Topluluğu’ nu kurdu. 1870 yılında saraydan on yıl boyunca İstanbul’ da Türkçe oyun oynayacak tek tiyatro olma imtiyazını aldı. Tiyatrosu, Darülbedayi’ nin kurulmasına gidecek sürecin önemli adımlarından biri oldu.
İlk türk tiyatro eseri olan Şinasi’ nin Şair Evlenmesi Güllü Agop’un tiyatrosunda oynanmıştır.

Ermenice oyunlar sergileyen Naum Efendi yönetimindeki Şark Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. Tiyatro deneyimini ve bilgisini geliştirdikten sonra, bir süre İzmir’ de genç Ermenilerin oluşturduğu amatör bir grubun yönetmenliğini üstlenen Agop, daha sonra İstanbul’ da Asya Kumpanyası ile Gedikpaşa’ da ve Üsküdar’ da Ermenice oyunlar sergiledi. 1869 yılında Gedikpaşa Tiyatrosu’nda ona asıl ününü sağlayan Osmanlı Topluluğu’ nu kurdu.
1870 yılında Sadrazam Ali Paşa ‘nın desteğiyle, saraydan, on yıl boyunca İstanbul’da Türkçe oyun oynayacak tek tiyatro olma imtiyazını aldı. Bu imtiyazda, altı ay içinde İstanbul ve Üsküdar’ da, üç yıl içinde de Galata, Tophane ve Beyoğlu’ da birer tiyatro binası kuracağı ve gelir-gider bakılmadan her yıl en az Üsküdar’ da otuz , Galata ve İstanbul’ da elli oyun oynanması şart koşulmuştu. Güllü Agop, 1880 yılında on yıllık imtiyazın sona ermesiyle etkinliği azalan Gedikpaşa Tiyatrosu’ndan ayrıldı. Bir süre Mınakyan ‘la birlikte Şehzadebaşı ‘ndaki başka bir tiyatroda çalışmaya başladı.

1882 yılında II. Abdülhamid ‘in emriyle Mızıka-yı Hümayun ‘a alındı. Bu arada kendi isteğiyle Müslüman oldu ve Güllü Yakub Efendi adını aldı. Hayatının sonuna kadar sarayda yaşayan Güllü Agop’un kabri Beşiktaş’ ta Yahya Efendi Mezarlığı ‘nda bulunmaktadır.

Teodor Kasap ‘ın ve Ahmed Vefik Paşa ‘nın Moliere uyarlamalarını da geniş kitlelere tanıttı. Müslüman oyuncuların da topluluğuna katılması için çaba gösterdi.

Ünlü oyunculardan Ahmed Fehim, Ahmed Necib, Muhterem Efendi, Mehmed Vamık gibi ilk Türk tiyatro oyuncuları onun yanında yetişti. Kel Hamid, Kavuklu Hamdi, İsmail Hakkı, Küçük İsmail gibi ünlü tulûatçılar da gene Gedikpaşa Tiyatrosu’ndan yetişen sanatçılar arasındadır.

Güllü Agop, 1880 yılında on yıllık imtiyazın sona ermesiyle etkinliği azalan Gedikpaşa Tiyatrosu‘ndan ayrıldı. Bir süre Mınakyan‘la birlikte Şehzadebaşı’ndaki başka bir tiyatroda çalışmaya başladı. 1882 yılında II. Abdülhamid’ in emriyle Mızıkayı Hümayuna alındı. Bu arada kendi isteğiyle Müslüman olarak Güllü Yakub Efendi adını aldı. Hayatının sonuna kadar sarayda yaşayan Güllü Agop’ un kabri Beşiktaş’ta Yahya Efendi Mezarlığı‘nda bulunmaktadır.

Ünlü oyunculardan Ahmed Fehim, Ahmed Necib, Muhterem Efendi, Mehmed Vamık gibi ilk Türk tiyatro oyuncuları onun yanında yetişti. Kel Hamid, Kavuklu Hamdi, İsmail Hakkı, Küçük İsmail gibi ünlü tuluatçılar da gene Gedikpaşa Tiyatrosu‘ndan yetişen sanatçılar arasındadır.

Güllü Agop’un tiyatro oyunlarından bazıları şunlardır:
Leyla ile Mecnun,
Zor Nikahı,
Tosun Ağa,
Ayyar Hamza,
Vatan,
Pinti Hamid,
Baba Himmet,
Direktörün Hali.

Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan ilk konservatuvar…

Darülbedayi,
Darü’l-bedayi-i Osmani,
Osmanlı’ nın ilk tiyatro mektebi.
André Antoine, okulu kurmak için Paris’ ten davet edilmişti. 27 Ekim 1914 tarihinde Türk tiyatro tarihinde bir dönüm noktası olan Darülbedayi-i Osmani kuruldu. İstanbul Şehremini Cemil (Topuzlu) Paşa Darülbedayi’ yi belediyeye bağlı bir kurum olarak kurdu. Bir yıl sonra düzenli temsillere başlayan Darülbedayinin ilk sahnelediği oyun, Hüseyin Suat (Yalçın) tarafından Fransız yazar Émile Fabre’ den Türkçeye uyarlanan ve Tepebaşı Kışlak Tiyatrosu’ nda sahnelenen Çürük Temel’ dir. 20 Ocak 1916 günü sahnelenen bu piyeste sahne alan sanatçılar arasında Muhsin Ertuğrul ve Burhan Arpad da vardır.
İstanbul’ da Şehir Tiyatroları Sahnelerinden biri Muhsin Ertuğrul’ un adını taşır.
Halen İstanbul Şehir Tiyatroları adıyla varlığını sürdüren sanat kurumu.
Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan ilk konservatuvardır.

Eski dilde ağız…

Fem,
Ağız,
İngilizce: mouth,
Fransızca: bouche,
Almanca: mund
Latince: os.
Rusça: rot.
Dehan(Dehen),
Şive, aksan.
Oral,
Dudak,
Munsap,
Cidal, Cicip,
Çene, Çekiş,
Delta, Damak,
Gaga, Geniz,
İfham,
Yutak,
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ.
Bir hayvanın besinini aldığı açıklık; dudaklar arasındaki açıklık.

Ağız sözcüğünün yörelerizdeki halk ağzında diğer anlamları:
Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı.
Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer.
Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı.
Kesici aletlerin keskin tarafı.
Bıçakların keskin kısmı.
Üslup, ifade biçimi.
Top, tüfek vb. silahlarda namlunun ucu veya açık olan kısmı.

Şive, aksan.
Ezgi, musiki makamı.
Şive, bir bölgenin özel konuşma ve söyleme tarzı.
Belli yerleşim bölgelerine özgü, yazı dili haline gelmemiş dil; diyalekt.
Bir bölgenin müzik kültüründe görülen söyleyiş özelliklerinin tümü.
Tarihsel gelişim ve bölge etkisiyle, bir anadilin lehçesi içinde ses, yapı yönünden görülen küçük ayrılıkların her biri.

Pekmez kaynatılırken tavaya konulan bir kaynatmalık şıra,
Ekmekçilikte fırına her seferde atılan ekmek.
Fırında bir kezde pişirilen ekmek sayısı.
Bir bel ağzının açtığı arktan akan su.
Ormandan açılmış boz tarla.
Ortasında suların toplandığı bir toprak bulunan çepeçevre dağların bu toprağa bakan yamaçları, aklan, koyak.
Ekin biçilirken orakçı, tırpancının ilk başladığı yer veya bu şekilde tarla içinde açılmış yol.
Birkaç tarlanın bir arada bulunduğu tarım bölgesi.
Budanan bağ çubuğunun ucundan göze kadar kuruyan kısmı.
Sağmal hayvanlarda doğumdan sonra alınan koyu, sarımtrak ilk süt.
Yavrulayan hayvanların ilk sütü.
Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü.
Sığırların ağzında görülen bir hastalık.

Sınır, uç, hudut.
Uç, kenar, başlangıç.
Sefer, defa, kere.
Öğüt, nasihat.
Yavaş, ağır.
Başlangıç, ilk.
Yersiz övgü.
Ayakkabı kenarı.
Giriş yeri.
Kavşak.

Teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişimde kullanılan ve özellikle elektronik aletler aracılığı ile düzenli bir biçimde işlenmeyi öngören bilim…

Bilişim.
Bilgi bilimi.
Enformatik.
İnformatik,
Fransızca: informatique,
İngilizce: informatics.
Bilişim kavramı, 1957 yılında ilk kez Alman bilgisayar bilimcisi Karl Steinbuch tarafından kullanmıştır.

Bilginin özellikle teknolojik araçlar yardımıyla düzenli bir şekilde, akla uygun ve sistematik olarak işlenmesidir.
Bilişim, insanların ihtiyacı olan bilginin üretilip depolanması ve sunulması için uygulanan yöntemlerdir.
Bilişim, insanların kullanmaya ihtiyaç duyduğu bilginin teknolojik araçlar kullanılarak işlenmesi, depolanması ve sunulması ile ilgilenen bir bilim dalıdır.
İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi; enformatik.
Bilgi olgusunu, bilgi saklama, erişim dizgeleri, bilginin işlenmesi, aktarılması ve kullanılması yöntemlerini, toplum ve insanlık yararı gözeterek inceleyen uygulamalı bilim dalı.

İnsanların teknik, ekonomik ve sosyal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, özellikle elektronik laboratuar aracılığıyla, düzenli ve akılcı bir biçimde işlenmesi bilimidir.
Teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişimde kullanılan ve özellikle elektronik aletler aracılığı ile düzenli bir biçimde işlenmeyi öngören bilim.
Bilginin bilgisayar vb. elektronik cihazlarla toplanması, işlenmesi, saklanması ve gelişen iletişim teknolojileri aracılığıyle paylaşılması.

Bilişim, bilginin toplum yararına ve insanların ihtiyaçları doğrultusunda işlenmesi anlamına gelir. Bilişim denildiğinde akla sadece bilgisayarlar gelmemelidir; bilgisayarların donanımları, yazılımları, ağ sistemleri vb. her alan bilişim kapsamında değerlendirilir.

Kalpteki sol kulakçık ile sol karıncık arasında bulunan kapak…

Mitral,
Fransızca: mitral.
İngilizce: mitral valve.
Mitral Kapak.
Mitral kapakçık.
Kalpte sol kulakçık ile sol karıncık arasında bulunan ve kanın akışını düzenleyen, iki yaprakçıktan oluşan kapak. Görevi; kanın sol kulakçıktan sol karıncığa geçişini düzenlemek ve geriye kaçışını engellemektir.

Kalbin odacıkları arasındaki kan geçişleri kapaklar yardımıyla sağlanır. Bu kapaklar kanın geçmesi gereken yöne açılıp, sonrasında sıkıca kapanan tek yönlü kapılardır. Kalpte 4 adet kapakçık bulunur. Bu kapakçıklar aort kapak, mitral kapak, triküspit kapak ve pulmoner kapaktır.

Mitral kapakçık, kalbin sol kulakçık ile sol karıncık arasında yer alan ve kanın akışını düzenleyen bir kapaktır. Bu kapak, akciğerden gelen temizlenmiş kanın sol karıncığa geçmesini sağlar ve kalp kasıldığında kapanarak kanın geriye kaçışını engeller.

Mitral kapak yetmezliği, kalbin sol odacıkları arasındaki kapağın tam olarak kapanmadığı ve kanın geriye doğru sızdığı bir tür kalp hastalığıdır.

1 2 3 1.852