Türkiye’nin Karadenizdeki adaları …


Kefken,
Ülkemizde de üzerinde insan yaşayabilen 2 adet Karadeniz adası mevcuttur.

1- Kefken Adası,
Kerpe Adası, (Kocaeli, Kandıra)
Kocaeli’de bulunan ada üzerinde insan yaşayan Karadeniz’deki Türk adasından biridir.

Ada üzerinden Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma kalıntılara rastlamak mümkün. Ceneviz kalesi surlar ve su kuyuları bu dönemlerden günümüze kalabilen eserler olarak bulunmaktadır. Adada bulunan 40 civarındaki su kuyusu sarnıç yöntemiyle yağmur suyu biriktirmek için Cenevizliler tarafından yapılmıştır. Ada civarında dalış ve zıpkınla balık avı yaygındır. Ada üzerinde 1879 yılında inşa edilmiş bir deniz feneri de bulunur.

2- Giresun Adası,
Türkiye: 2015 yılında yapılan çalışmalar ve girişimler sayesinde “Altın Post” adındaki yat turları ile ulaşılabilen ada, hem doğal güzellikleri hem de mitolojik tarihi ile öne çıkmaktadır. Doğal güzelliklerine bakarsak, 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türünün olduğunu söyleyebiliriz. 2.derece sit alanı olan adaya günübirlik teknelerle gelebilir, piknik yapabilir, mitolojik çağlara ait kalıntıları görebilir ve anlatılan efsaneleri dinleyebilirsiniz.

Karadenizdeki Adalarımız,
Büyükada, (Bartın, Amasra)
Eşek Adası, (İstanbul, Beykoz)
Kahırsız Adası, (İstanbul, Beykoz)
Öreke Kayalıkları, (İstanbul, Sarıyer)
Tavşan Adası, (Bartın, Amasra)

Karadenizde diğer ülkelere ait diğer adalar şunlardır;
Sacalin Adası,
Romanya,
Romanya’da Tuna nehri deltasında bulunan bu ada ve lagün belki on binlerce yıldır Tuna nehrinin taşıdığı alüvyonlar sayesinde oluşmuş.
Yılan Adası (Snake island), Ukrayna,
Ukrayna ve Romanya sınırında bulunan bu küçük adada 2007 yılından sonra yerleşilmeye başlanmış ve günümüzde 100’ün üzerinde bir nüfusa sahiptir. Adada Rusya tarafından yapılan 170 yıllık bir fener de bulunmaktadır. Ada Yunanlılar zamanından kalma kalıntıları da barındırmaktadır.

Pirezin Adası,
(Berezan Adası), Ukrayna,
Ukrayna’ya bağlı bu adada yerleşim bulunmuyor. 1905 ayaklanmalarında Rus Krallığına baş kaldıran Pyotr Schmidt bu ada üzerinde idam edilmiş. Rusya’da güçlerin el değiştirmesi sonrasında bu ada üzerinde Pyotr Schmidt adına bir anıt yapılmıştır.

Dzharylhach Adası,
Ukrayna,
Ukrayna’nın Herson oblastında bulunan ve milli park olarak korunan bu ada üzerinde yaban domuzundan geyiğe birçok yaban hayvanı görebilirsiniz. Bu ada üzerinde Gustave Eiffel tarafından tasarlanan deniz fenerini de görebilirsiniz.

St. Thomas Adası,
Bulgaristan,
Ropotamo Doğal Rezervi bölgesinde bulunan St. Thomas adası üzerinde bir zamanlar bulunan kilise yüzünden bu adı almıştır. Diğer bilinen ismi ada üzerinde bulunan ve balıklarla beslenen su yılanından gelmektedir.

St. Anastasia Adası,
Bulgaristan,
Chernomorets ili civarında olan ada Bulgaristan’ın tek yerleşik adasıdır.

St. İvan Adası
St. Peter Adası,
Bulgaristan,
Bulgaristan’da bulunan diğer Karadeniz adaları St. İvan ve St. Peter adalarıdır. Sozopol kasabasından 1 km açıklıkta bulunan bu iki komşu ada üzerinde Yahya Peygamber’in mezarının bulunduğu düşünülmektedir.

İstanbul Beykoz’da Anadolu kavağı sırtlarında, Boğaza bakan sarp kayalık tepede bir kale …

Yoros,
Yoros Kalesi,

Genoese Kalesi,

Boğaz ve Karadeniz kesiştiği yerde, Yuşa Tepesinin kuzeyinde, bir Bizans kalesidir.
İstanbul Beykoz’da Anadolu kavağı sırtlarında inşaa edilmiş harap bir kaledir. Yoros kalesi stratejik öneme sahip, Karadeniz ile Boğazın kesiştiği noktaya yakın en dar bölgesindedir. Boğazın karşısında Rumeli Kavağı vardır.

Yoros Kalesi, Bizans İmparatorluğu boyunca aralıklı olarak işgal edilmiş. İmparatorluğun düşüşü sırasında Palaiologos hanedanının altında Yoros Kalesi, sağlamlaştırılmış. Bizanslılar, Cenevizliler ve Osmanlılar bu stratejik kale için savaşmışlar. İlk kez 1305 yılında Osmanlı kuvvetleri tarafından fethedilmiş. Kısa bir süre sonra Bizanslılar tarafından geri alınmış. 1391 yılında Osmanlı kaleyi geri almış. Günümüzde bu kale harap durumda olup kullanılmamaktadır.

Arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan tam 661 eser kalenin deposundan çalınmış. Kültür ve Turizm Bakanlığı 3 yıl sonra, 2018 yılında bu soygunu ancak farkediyor. Soygun için üç yıl boyunca soruşturma da başlatmamış sadece bakanlık resmi internet sitesinden eserlerin fotoğraflarını paylaşarak koleksiyonerleri satın almamaları için uyarmış.

Yoros Kalesi ve Anadolu Kavağı köyü İstanbul’dan günlük geziler için popüler bir yer olarak biliniyor. Arkeolojik kazılar nedeniyle soyguncular hariç, ziyaretçiler kaleye giremiyor. Yunan yazıtları, Bizans’ın düşüşüne kadar giden Palealogus ailesinin sembolü, bir çok tarihi eser ile birlikte korunaklı deposunda muhafaza edilmiş taki 3 yıl önceki farkedilmeyen soyguna kadar.

Sitenin askeri önemi abartılamaz. Gerçekte, Yoros Kalesi’ni çevreleyen alanın büyük bir kısmı, günümüzde ziyaretçilere kapalı olup Türk ordusunun elindedir.

Rize’ nin Çayeli ilçesinde Bizans dönemine ait bir kale …

Zeleki,
Bizans dönemine ait bir kale.

Rize’ nin Çayeli ilçesinde Bizans dönemine ait bir kale.
Zeleki kalesi Çayeli ilçesinin iki kilometre kadar doğusunda, Çayeli Tünelinin üst kısmında yer alır. Kale, Bizans dönemine aittir. Kalenin yapım tarihi bilinmemekle birlikte XII. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde harap durumdadır.

Rize ilindeki diğer kaleler;

Rize Kalesi,
Rize kent merkezinin güneybatısında yer alır. Kale, bir iç kale ve aşağı kaleden oluşur. Kalenin yapıldığı tarih bilinmemektedir. Ancak iç kale VI. yüzyılda yeniden inşa edildiği tahmin ediliyor. XIV. yüzyıl başlarında Ceneviz’ liler tarafından aşağı surlar yapılmış.


Ciha Kalesi,
Pazar ilçesinden 7 km. içerdedir. Kalenin değeri yeni anlaşılmaktadır. Yücehisar Köyü sınırları içindedir. Hemşin Deresinin doğusunda yer alır.

Kız Kalesi,
Pazar ilçesinin batı girişinde bulunan küçük bir burunda kurulmuş. Kalenin kara ile bağlantısı kesilmiştir.

Zil Kale,
Ortaçağın sonlarında yapıldığı tahmin ediliyor. Kale, Çamlıhemşin ilçesinde, Fırtına deresinin batı yamacında kuruludur.

Kala-i Bala,
Çamlıhemşin ilçesinin 40 km. güneyindedir. Hisarcık Köyü sınırları içerisindedir. Varoş Kale olarak da bilinir.

Bozuk Kale,
Rize il merkezinin 10 km. doğusundadır. Rize Gündoğdu belediyesinde dere kenarındadır.

İstanbul’un Şile ilçesine bağlı bir belde …

Ağva,
İstanbul’un Şile ilçesine bağlı bir beldedir.


Diğer belde ve köyler;
Kurnaköy, Değirmençayırı,
Ahmetli, Meşrutiyet, Çayırbaşı,
İmrendere, Korucu, Erenler,
Saklıgöl, Ovacık, Satmazlı, Çavuş,
Kızılca, Karamandere, Sahilköy (Domalı).

Şile, Philee, Shila, Aschil, Artena, Kilio ve Kalpe gibi isimlerle anılmıştır. Dünyanın II. Büyük Feneri olan Şile Feneri, Karadeniz’den İstanbul Boğazına girecek gemiler için 1858 yılında yapılmıştır. Şile (Mercanköşk)’nin ilk yerleşik kavmi Greklerdir.

Yeşilçay ve Göksu derelerinin Karadeniz’e döküldükleri yerde oluşan deltada kurulan Ağva, iki dere arası anlamına gelir. İstanbul’a 97 km uzaklıkta bir tatil beldesidir. Roma, Ceneviz ve Bizans hegemonyasında kalmıştır. Bölgede, Osmanlı döneminde daha çok Rum nüfusu varmış. Ayrıca Friglerin ve Hititlerin yaşadığına dair kalıntılar bulunmuştur.

Ağva’nın mağara ve şelaleleri ile ünlü Hacıllı köyü 12 km uzaktadır. Ünlü Kilimli ve Kadırga koyları, yürüyüş için çok elverişlidir. Gelin Kayası, Kilimli Koyu ve Saklı Göl gibi yerler doğal güzellikleriyle meşhur yerlerdir.

Kürek mahkumu …

347340Forsa, (İt. forza).
Kürekçi,
Kürek mahkumu,
Pranga mahkumu,
Eskiden, Gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse.
Eskiden, gemilerde kürek çekmekle yükümlü tutsak ya da yargılı kişi.
Payzen,
Ayağına pranga vurulmuş.
Forsa,
Deniz esiri.
Suçlu.
Esir.
Hizmetçi, uşak.

Buharlı gemilerin icadından evvel yelkenli gemilerde kürek çekmeğe mahkum harp esirleri. Donanmalardasuçlu ve esirlerden oluşan savaş gemilerinde görev yapan askeri sınıf. Bunlar, kaçmamaları için birer ayakları güvertelere çakılı bulunurlardı. Eskiden bu tür gemilerden olan kadırgada toplam 200-250 forsa bulunur.

Ayaklarından bağlı olmaları münasebetiyle bunlara payzen namı da verilirdi. Payzen tabiri, daha çok cürüm ve cinayet erbabından küreğe mahkum olanlar hakkında kullanılırdı. Harp esirlerinin gençleri ve çocukları, saraylara ve acemi olanları kışlalarına verilir, yirmi yaşından yukarı olanları da küreğe konulmak üzere tersaneye gönderilirdi. Gemilerde harp esirlerine kürek çektirmek âdeti 15. ve 16. yüzyıllarda çok revaç bulmuştu.

Venedik, Ceneviz, Barselona, Cezayir, Malta ve Osmanlı kaptanları, harp esirlerine, hatta mensub oldukları milletlere karşı vuku bulan muharebelerde bile zorla kürek çektirerek, bu güçle savaşı kazanmak için çalışırlardı.

Önceleri küreklerini gemicilerin, çektiği kadırga tipi gemilere batılılar tarafından “Galere” dendiği bilinmektedir. Bu terim sonradan kürek mahkumu anlamında kullanılmıştır.