Müzikte mizahın babası olarak tanınan Fransız besteci ve piyanist …

Eric Satie,
Alfred Eric Leslie Satie
(d. 17 Mayıs 1866 Honfleur – ö. 1 Temmuz 1925 Paris)

Fransız besteci, piyanist.
Piyano eserleri, tiyatro ve bale müzikleri bestelemiştir. Besteleri orijinal, mizahi, minimalisttir. Müzikte mizahın babası olarak tanınır.

Mizahçı kişiliği parçalarına verdiği adlarda (“Armut biçiminde parça” ) ve müziğe koyduğu anlatım biçimlerinde (“dişi ağrıyan bir bülbül gibi”) görülür. Fatmagül’ ün suçu ne? dizisindeki müthiş müzikler bu adamın. Ama parsayı Fatmagül ve yayıncı TV kanalları götürüyor. Bu adamın bir tek gnossienne ve gymnopedie eserlerini dinledim, etkisi hala üzerimde ve herkesde aynı etkiyi yapıyor rahmetli, nur içinde yatsın.

Normandiyalı bir baba ve İskoç bir annenin çocuğu olan Satie, Normandiya’da doğdu. Müziğe org çalarak başladı. Önce, ünlü orgcu Felix Alexandre Guilmant ile çalıştı, daha sonra Paris Konservatuarı’nda Albert Lavignac ile derslere devam etti. Başarısız bir öğrenci olan Satie, 8 yıl sonra 1886’da konservatuardan ayrımak zorunda kalarak orduya yazıldı; bir sene sonra bronşite yakalandı ve bu sebeple ordudan ayrıldı; adını Erik olarak değiştirdi ve ilk eseri Valse-Ballet’i yayınladı.

Sivil hayata dönünce, dönemin mizahçı, ressam ve empresyonistlerinin buluşma noktası olan evinin yakınındaki Le Chat Noir kabaresininin abonesi oldu. 1888’de piyano için Trois Gymnopédies adlı eserini besteledi. Bu eserde arkadaşı J. P. Contamine de Latour’un bir şiirinden esinlendi. Bir sene sonra Paris Büyük Sergisi’nde duyduğu Rumen pop müziği ve Endonezya vurmalı çalgılar topluluğu’nun yaptığı müzikten etkilenerek Gnossiennes üzerinde çalıştı. 1891’de bir kabarede ikinci piyanist olarak çalışmaya başladı ve burada besteci Claude Debussy ile tanıştı. Bir yanlış anlaşma yüzünden 1916’da dostlukları bozuluncaya kadar çok iyi arkadaş idiler.

Aynı yıl bir Katolik tapınağında mistik bir organizasyonun yöneticisi olan Josephin Pelodin ile tanıştı; onun takipçisi ve daha sonra da şapelin yöneticisi oldu. Trois Prélude du Fils des étoiles ve Le Sonneries de la Rose-Croix eserlerini bu mistik havanın etkisi ile yazdı. 2 yıl sonra ustası ile anlaşmazlığa düştü ve özgürlüğünü ilan ederek gruptan ayrıldı.

Hemen ardından 1893’te Danses gothiques’i yazdı. Bu eseri bilinen tek aşkı olan ressam Suzanne Valadon ile ilişkisinin bitmesi üzerine yazdı. Valadon, bir portresini yaparak kendisine armağan etmişti ancak bu hediyeyi verdikten 6 ay sonra sonra onu terketti. Acı çektiği bu dönemde ruhunu dinlendirmek için bu piyano eserini besteledi.

1893-1895’te kendi kilisesini kurdu. Bu kilisenin tek üyesi kendisiydi. Bu dönemde dini ve sanatsal görüşlerini açıklayan mektuplar, kitapçıklar yazdı. 1895’te, 18 saat boyunca aralıksız 840 defa çalınacak 8 ölçülük bir motiften oluşan Vexations’i besteledi. Aynı yıl, kendisine kalan az bir miktar miras ile görüntüsünü değiştirdi, bir rahip kılığı taşımaktan vazgeçti ve “Kadifeli Centilmen” görünümüne büründü.

1898 sonlarında ekonomik nedenlerle Paris’in bir kenar mahallesine taşındı, kendisine ilham veren büyük odalı bir evde Pièces froides (Soğuk odalar)’ı besteledi. Her gün, ölünceye kadar yaşadığı bu evden çıkarak Paris’in içine kadar 10 km yürüyerek gittiği, çeşitli kafelere uğrayıp içki içtiği ve bestelerini yaptığı, gece aynı şekilde döndüğü bilinmektedir.

1900’de tüm gizemli ve mistik uğraşlara son vererek müzikhol divası Paulette Darty ile çalışmaya başladı. Bu dönemde kafelerde konserler verdi ve popüler müzik ile uğraştı. Je te veux, La Diva de l’ ‘Empire, Tendrement gibi şarkılar besteledi. Son yıllarında yazdığı kabaret müziği eserlerin hepsini değersiz olarak niteledi.

1905’te halen amatör bir müzisyen olarak görülmekten ve akademik müzik dünyası ile çatışmaktan bıktığı için bir okula yazıldı ve Albert Roussel ile kontrpuan çalıştı. 1908’de diplomasını aldı.

1910’da müziği Serge Diaghilev, Pablo Picasso, Francis Picabia, Maurice Ravel, Igor Stravinsky ve Jean Cocteau’nun dikkatini çekti. Cocteau ile birlikte her ne kadar grup ile birlikte sayılmasa da Les Six (Altılar)adlı besteciler grubunun kurucusu oldu. Bu grup, Ravel ve Debussy’de görülen empresyonizme, Stravinsky’nin Slavizmine, Schöenberg’in post-Wagnerciliğine karşı olan ve net bir müzik dilini savunan 6 besteciden oluşmaktaydı (Louis Durey, Arthur Honegger, Germaine Tailleferre, Darius Milhaud, Georges Auric ve Francis Poulenc) .

Kırklarına kadar besteci olarak ciddiye alınmayan Satie, Parade (Geçit Resmi) adlı bale müziği ile üne ulaştı. O sırada Paris’i kasıp kavuran Rus Balesi’nin programına alınan bu eseri Cocteau ve Picasso ile beraber yaratmıştı. Balenin sunuş metnini Apollinaire yazdı, koreografisini Massine, dekorlarını Picasso yaptı. Cocteau’nın önerisi ile eserin orkestrasyonunda daktilo, sis düdüğü ve bebek çıngırağı gibi araçlar kullanmıştı. Bu eser, büyük skandala yol açtı ve Satie’nin besteci olarak adını duyurmasını sağladı. Zürih’te Dadacılar onu hareketlerinin onursal üyesi yaptılar.

1924’te, Picabia’nın metnine dayanan Relache adlı ikinci bale eseri, René Clair tarafından Entr’acte adıyla filme alındı ve büyük olay yarattı.

Onun müzik anlayışını en iyi yansıtan eseri ise 4 soprano ve bir oda orkestrası için yazılmış Socrates adlı senfonik dramadır. Bu eser Stravinsky’i büyük ölçüde etkilemiştir.

Satie, 1 Temmuz 1925’te Paris’te bir hastanede siroz hastalığından hayatını kaybetti. Müziği geniş kitleler tarafından sevilmese de özellikle genç besteci ve müzisyenler arasında pek çok hayranı vardı.

Hayatı boyunca gariplikleri ile anıldı. Ölümünden sonra gardrobunda bulunun birbirinin aynı 12 kadife takım elbise, düzinelerce şemsiye ve birbirine eş 84 mendil uzun süre müziğinden daha çok konuşuldu. Müzik dünyasının ilgisinin onun garip kişiliğinden, eserlerine yöneltmesi 1948’de ABD’de bir üniversitede gerçekleşen Satie Festivali ile mümkün oldu. Bu festivali organize eden Amerikalı besteci John Cage, Satie’nin Vexations adlı eserini duymuştu ve 1963’te New York’ta 10 piyanistin 2 saatlik nöbetlerle piyano çalması ile eser seslendirildi. Bu deneyimden sadece John Cage değil, Yoko Ono ve John Lennon da çok etkilenmişti ve kendi ifadelerine göre 1968 yılında Vietnam Savaşı’nı protesto için hafta boyunca kendini hapsetme protestosunu Vexations deneyiminden esinlenerek gerçekleştirdiler. Satie’nin eserleri, 1960’lardan sonra popüler oldu.

1917, 1920 ve 1923’tye yazdığı 5 eser, musique d’ameublement (Mobilya Müziği) olarak adlandırılır. Dinlenmek için değil, arka planda yer almak için yazıldığını söylediği mobilya müziği parçalar, deneysel çalışmalardır. Bu eserler defalarca tekrarlanan birkaç ölçülük kısa parçalardan ibarettir. Dinleyicinin dikkatini çekmemeye çalışır. Vexations mobilya müziği örneklerindendir.

Eserlerinden Gnosienne için;
Ayla Kahraman’ ın aşağıdaki çok güzel yorumuyla bahsedersek; Huzur verici sakince akıp giden melodilerin sahibi.. Kimileri buna hüzün adını koyuyor bense huzur olmasından yanayım. Arka arkaya gelen aralıklı piyano vuruşları adeta beyninize kazınıyor böyle sessiz başlarken yumuşak notalarla akıp gidiyor onun eserleri. Ve sonra ani çıkışlar.

Gnosienne gerçekten inanılmaz bir eser hepsi öyle ama onun verdiği “huzur” veya hüzün ne derseniz deyin bambaşka. Zaten piyanonun huzuru diğerlerinden çok farklıdır. Gürültü yaratan bir elektronik gitardansa kesinlikle bu yavaş piyano melodilerini tercih ederim. Yann Tiersen de hiç fena değil. Amelie ve Goodbye Lenin de ne kadar usta olduğunu fark ettik. Bunun dışında Eric Satie‘ yi kulaklarınıza aşina yapan en canlı müzik belki de “Je Te Veux”dür. Ama sözsüz yalın piyano eşliğinde dinlemek.

Kaynak:http://tr.wikipedia.org

Trabzon' daki "Meryemana Manastırı" na verilen bir başka ad …

Sumela,
Sümela Manastırı,
Panagia Sumela, Theotokos Sumela,

Trabzon’un 54 km. güneyinde, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alan (Eski Yunanca adı: Panagia) deresinin batı yamaçlarında Kara (Eski Yunanca adı: Mela) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Yunan Ortodoks manastır ve kilise kompleksidir.

Maçka’nın 17 km. güneyinde Altındere köyü’nde, Meryemana (Panagia) deresinin batı yanında, Mela Dağı’nın deniz seviyesinden 1,150 m. yükseklikteki kayaları oyarak ve doğal mağaralardanda faydalanılarak yapılmış manastırın adı “Sümela”, Rumca karanlık, siyah anlamına gelen “melas” kelimesinden gelmektedir.

Karadenizli hristiyan Rum’lar Mela dağındaki mucizevi Panagia ikonundan bir şey diledikleri zaman “stou mela” derlermiş, bu zamanla Sumela’ya dönüşmüş. Bu da ikona neden Panagia Soumela denildiğini açıklamaktadır. Bu yüzden manastıra “Karadağın (Mela dağının) bakiresi”de denilmektedir.

Atinalı Barnabas ile Sophroinos adlı iki keşiş rüyalarında, Hz. İsa’nın öğrencilerinden Evangelist St. Lukas’ın yaptığı üç Panagia ikonundan , Meryemin İsayı kollarında tuttuğu ikon Evangelist St. Luke’un yaptığı üç Panagia (Meryemana) ikonundan , Meryemin bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olan Sümela’nın yerini birbirinden habersiz ayrı ayrı yerlerde görmüşler, deniz yoluyla Trabzon’a gelmişler ve gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmışlardır (Bunlardan biriside Kıbrıstaki Kykko manastırındadır). Bundan sonra rüyalarında gördükleri bu yeri aramışlar ve en sonunda Maçka Altındere vadi’ sinde, Karadağın 300 m. yüksekliğindeki sarp yamacında buldukları mağarada karar kılmışlardır.

Mela dağının sarp kayalığında, bu küçük mağaranın, yüzyıllar boyunca, kayaların sabırla oyularak büyütülmesi ile bugün gördüğümüz kartal yuvasına benzeyen manastır ortaya çıkmıştır. Yapımına ne zaman başlandığı kesin olark belli olmamakla beraber M.S. 375-395 yılları arasında, Anadoludaki sayısız örneği gibi Kapadokya stili inşa edildiği sanılmaktadır. Kilisenin kuruluşundan itibaren yaklaşık 1.000 yıllık tarihi karanlıktır. Kilisenin MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu’da sıkça rastlanılan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmıştır.

2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin izni ile Hıristiyanlarca Meryem Ana’nın göğe yükseliş günü olarak kabul edilen ve kutsal sayılan 15 Ağustos günü 88 yıl aradan sonra ilk ayin düzenlenmiş, ayini Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetmiştir.

Kaynak, http://tr.wikipedia.org ; http://www.trabzonkulturturizm.gov.tr/

İki kulplu, dibi sivri ve geniş karınlı antik testi …

Amfora, (Latince Amphora).
Amfora (İng. amphora).
Amfor.
İki kulplu, dibi sivri, dar boyunlu, karnı geniş testi.

Mürekkep balığı avcılığında kullanılan ağız açıklığı 10-15 cm çapında ve boyu 25-30 cm olan kırmızı topraktan pişirilerek yapılan kulplu veya kulpsuz küp.

Gövdesinden daha ince olan boyun kısmının altında dibe doğru daralarak sonlanan iki kulplu, antik testi.

Antik dönemlere özgü bir çeşit Yunan çömleği.

Yeni Zelanda’ da yaşayan ve “Zilkuşu” da denilen bir kuş …


Korimako,
Yeni Zelanda’ da yaşayan ve “Zilkuşu” da denilen bir kuş.
Yeni Zelandalı Bellbird (Anthoris melanura), zilkuşu bir cins tüneyen ötücü kuştur.
Korimako, Yeni Zelandalı bellbird (Anthornis melanura), Zilkuşu.
Çabuk hareket eden, bir çoğu bir an dahi nadiren duraklar. Çoğunlukla sarı ve yeşil renkli olup, uçmaz. O yeşilimsi rengi ile cinsinin tek yaşayan üyesidir. Zilkuşu çok önceleri Avrupalı ​​yerleşimciler tarafından keşfedildi.

Kuş, Yeni zellanda’ nın ünlü şafak korosunun çan şarkısının önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Yeni zellandanın endemik bir kuşudur.
20. yüzyılın başlarında tükenmiş olan bu kuşun dört alt türü vardır:

a. Melanura melanura,
b. Melanura dumerii,
c. Melanura oneho.
d. Melanura obscura.

“Hint Kimyonu, Kara Kimyon” gibi adlar da verilen bir tür baharat …

Keraviye,
Keraviya,
Karaman Kimyonu,
Frenk kimyonu,
Carum carvi (Latince).
Caraway,
Carvi,
Kara kimyon,
Ermeni Kimyonu,
Nemse Kimyonu,
Kimyonu Berri,

Maydanozgiller familyasındandır. 100 cm’ye kadar boylanabilen ikiyıllık otsu bitkidir. Gövdesi ince parçalı, yaprakları açık yeşil renkli tüylü, çiçekleri şemsiye biçiminde kümeler oluşturarak açan sarımsı beyaz renklidir. Kazık kökü; dallara ayrılan yapıdadır. Yumuşak toprakları seven frenk kimyonu bitkisi, döktüğü bu tohumlarla çoğalır.

Anayurdu Avrupa ile Batı Asya’dır. Ülkemizde Doğu Anadolu bölgesinde yetişir. Karvon ve limonen adlı maddelerden oluşan ve % 6′ya varan orandaki uçucu yağ ile sabit yağ, reçine ve taneni içerir.

Bitkinin çiçek şemsiyeleri yaz ortasında toplanır. Güneşte kurutularak olgunlaştırılıp, başağı tutularak silkelenip tohumların dökülmesi sağlanır.

İdrar söktürücüdür. Diyareyi (ishal) keser. Sindirimi kolaylaştırır. Özellikle çocuklarda gaz söktürücü ve karın ağrılarını iyileştirici etkisi vardır. Bebek emziren annelerde süt gelişini artırır. Kadınlarda aybaşı sancılarını hafifletir. Boğaz ağrılarında hazırlanan çay ile gargara yapılarak iyileştirici rol oynar. Kötü kokan nefes kokusunu kuru tohumlar ağızda çiğnenirse temizler.

Çay,
Bitkinin tohumları 1 tatlı kaşığı alınıp ezilir. Bunların üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen çaydan günde üç kez birer bardak içilir veya amacına göre gargara da yapılabilir.

Mersin ve Hatay yöresine özgü cevizli bir hamur tatlısı …

Kerebiç,

Mersin ve Antakya yöresinde, yapılan cevizli bir hamur tatlısıdır. Beyaz bir köpüğün içinde yatan, içi fıstık ya da cevizle dolu olan, irmikten yapılmış, içli köfteye benzeyen bir tatlıdır. Bu tatlıya esas çöven kökünden gelen lezzet ayrı bir özellik katar.

Beyaz köpüğün yapılışında Çöven kökü kullanılır. Kerebiç, alışılmışın dışında bir lezzete sahiptir.

Malzemeler:
2 çay bardağı zeytinyağı,
1 çay bardağı su,
Az miktarda şeker,
1 paket kabartma tozu,
Aldığı kadar un,
Ceviz,
Tarçın

Yapılışı:
Bir tepsi içinde 2 çay bardağı zeytinyağı, 1 çay bardağı su, az miktarda şeker,1 paket kabartma tozu ve aldığı kadar un ile karıştırılır. Kulak memesi kıvamına gelene kadar çok iyi yoğrularak hamur elde edilir. Ceviz büyüklüğünde alınan parçalar avuç içinde yuvarlak hale getirilir. İşaret parmağı yardımıyla açılan oyuğun içine, daha önce hazırlanana cevizli, tarçınlı karışımı doldurulur. Ağzını kapatılarak mekik şekli verilir. Tepsiye dizilen kerebiçler fırına verilir. Yöreye özgü beyaz köpükle yenilir.

Beyaz köpüğün yapılışı;
Çöven kökünün bir gün ıslatılıp bekletilir. Devamlı kaynatılarak beyaz köpük elde edilir. Bu köpük başka bir kaba alınır. Şekerle karıştırılarak çırpılır. Böylece kerebiç için beyaz köpük elde edilir.

1 2