Fem,
Ağız,
İngilizce: mouth,
Fransızca: bouche,
Almanca: mund
Latince: os.
Rusça: rot.
Dehan(Dehen),
Şive, aksan.
Oral,
Dudak,
Munsap,
Cidal, Cicip,
Çene, Çekiş,
Delta, Damak,
Gaga, Geniz,
İfham,
Yutak,
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ.
Bir hayvanın besinini aldığı açıklık; dudaklar arasındaki açıklık.
Ağız sözcüğünün yörelerizdeki halk ağzında diğer anlamları:
Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı.
Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer.
Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı.
Kesici aletlerin keskin tarafı.
Bıçakların keskin kısmı.
Üslup, ifade biçimi.
Top, tüfek vb. silahlarda namlunun ucu veya açık olan kısmı.
Şive, aksan.
Ezgi, musiki makamı.
Şive, bir bölgenin özel konuşma ve söyleme tarzı.
Belli yerleşim bölgelerine özgü, yazı dili haline gelmemiş dil; diyalekt.
Bir bölgenin müzik kültüründe görülen söyleyiş özelliklerinin tümü.
Tarihsel gelişim ve bölge etkisiyle, bir anadilin lehçesi içinde ses, yapı yönünden görülen küçük ayrılıkların her biri.
Pekmez kaynatılırken tavaya konulan bir kaynatmalık şıra,
Ekmekçilikte fırına her seferde atılan ekmek.
Fırında bir kezde pişirilen ekmek sayısı.
Bir bel ağzının açtığı arktan akan su.
Ormandan açılmış boz tarla.
Ortasında suların toplandığı bir toprak bulunan çepeçevre dağların bu toprağa bakan yamaçları, aklan, koyak.
Ekin biçilirken orakçı, tırpancının ilk başladığı yer veya bu şekilde tarla içinde açılmış yol.
Birkaç tarlanın bir arada bulunduğu tarım bölgesi.
Budanan bağ çubuğunun ucundan göze kadar kuruyan kısmı.
Sağmal hayvanlarda doğumdan sonra alınan koyu, sarımtrak ilk süt.
Yavrulayan hayvanların ilk sütü.
Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü.
Sığırların ağzında görülen bir hastalık.
Sınır, uç, hudut.
Uç, kenar, başlangıç.
Sefer, defa, kere.
Öğüt, nasihat.
Yavaş, ağır.
Başlangıç, ilk.
Yersiz övgü.
Ayakkabı kenarı.
Giriş yeri.
Kavşak.